Tgrt Haber
03 Kasım 2016 13:45

Bakan Çelik Atina’da Avrupa’yı topa tuttu

AB Bakanı ve Başmüzakereci Ömer Çelik, 'Dünyanın gözü önünde küresel vicdan sınıfta kaldı. Ölümden kaçan insanları kucaklamak konusunda, onların ihtiyaçlarını gidermek konusunda sınıfta kalmıştır' dedi.

Bakan Çelik Atina’da Avrupa’yı topa tuttu
Ömer Çelik, atina

AB Bakanı ve Başmüzakereci Ömer Çelik Atina’da basın toplantısı gerçekleştirdi. Yunanistan’la ilişkilerin doğal seyri içinde ilerlediğini ifade eden Bakan Çelik, "İzmir-Selanik arasında feribot seferlerinin başlayacak olması, Türkiye tarafında İzmir Limanının kendi sahasına giren kısmında belli bir yolcu sayısı garanti edilmek şartıyla indirim yapılabileceği konusunda bir yaklaşım var. Aynı şekilde İstanbul-Selanik arasında hızlı tren hattının gerçekleşmesi halinde iki halkın birbiriyle daha çok kaynaşması, birbirini daha çok tanıması halinde daha olumlu adımlar atılmış olacak" dedi.

Batı Trakya’daki Türk azınlığı konusuna da değinen Bakan Çelik, "Burada belli bir entegrasyon çerçevesinde onların etkin ve dini kimliklerinin korunmasına her zaman hassasiyet gösteriyoruz. Müftülerimizi kabul ettim, onlarla görüştüm. Bilinen sorunlar üzerinden geçtik. Bu azınlıklar söz konusu olduğunda, Türkiye’deki hakların verilme biçimi ve hakların standardı hiçbir Avrupa ülkesinde yoktur. Geçmişte haksız yere el konulan mallar iade edilmiştir. Vakıflar konusunda iyileştirmeler yapılmıştır. Nitekim en son Gökçeada’da son 4 öğrenci için okul açılmıştır. Biz Yunan makamlarından da özellikle çift dilli okulların açılması konusunda, Türk isminin kullanılması konusunda engellerin kaldırılması konusuna, seçilmiş müftülerin saygınlığının korunması konusundaki hassasiyetlerimize saygı gösterilmesini bekliyoruz" dedi.

"DOĞAL OLMAYAN, BÜYÜK BİR ENTEGRASYONUN GERÇEKLEŞTİĞİ ÖNEMDE AVRUPA BAŞKENTİNDE CAMİ OLMAMASIDIR"

Atina’da cami yapılması için kanun çıktığını ve ilerleme kaydedildiğini bildiren Bakan Çelik, "Fakat dün ırkçı kesimler o cami arsasını işgal etmişler. Bir Avrupa başkentinde kilise olması gibi, havra olması gibi caminin de olması doğaldır. Doğal olmayan bu kadar büyük bir entegrasyonun gerçekleştiği bir dönemde Avrupa başkentinde cami olmamasıdır. Bu kimsenin dini ve etnik kimliğini ya da toplumsal barışını tehdit etmez. Bunun tam tersine toplumsal barışa ve diyaloga daha fazla hizmet eder" ifadesini kullandı.

"Bu ırkçı tutumlara karşı paylaştığımız ortak değerleri, demokrasiyi, insan haklarını, hukuk devleti gibi ilkeleri tehdit eden bu ırkçı tutumlara karşı daha net tutum alınmasında fayda olduğunu değerlendiriyorum" diyen Bakan Çelik, Kıbrıs müzakerelerinin sürdüğünü, Türkiye’nin her zaman yapıcı bir yaklaşım içinde olduğunu aktardı.

Bakan Çelik, "Orada iki halk var, bu iki halkın egemenlik haklarına ve siyasi pozisyonlarına, hukuki haklarına uygun bir şekilde bu sürecin yürümesi lazım. Şimdiye kadar yürütülen meselelerde, AB meselesinde, diğer toprak gibi konularda olumlu ilerlemeler sağlandığı her iki taraf tarafından da ifade ediliyor. Güvenlik meseleleri ve toprak meseleleri 5’li formatta ele alınacaktır. Ama şimdiye kadarki havanın BM de dahil 3 taraf tarafından da olumlu şekilde değerlendirildiğini görüyoruz. Bizim burada ki yaklaşımımız bu iki eşit halka dayanan parametreler çerçevesinde, hakkaniyet çerçevesinde bir sonuca ulaşılmasıdır" ifadesini kullandı.

"AB’NİN GÖNDERDİĞİ MALİ KAYNAKLAR MAALESEF ÇOK YAVAŞ İŞLİYOR"

Yunanistan ile ortak paylaşılan konulardan birinin de göç meselesi olduğunu aktaran Bakan Çelik, "Burada esas yükü biz çekiyoruz. Bizden sonra da Yunanistan çekiyor. Türkiye’de 3 milyona yakın mülteciye ev sahipliği yapıyoruz, bunların 800 bini çocuktur. Bunların 500 bini eğitim hakkından mahrumdur. AB makamlarına sık sık çağrı yaptım. Bunların eğitimi için gereken mali kaynağın ayrılması lazım. Fakat AB’nin gönderdiği mali kaynaklar maalesef çok yavaş işliyor" dedi.

2.24 milyon Euro taahhüt ettiklerini ifade eden Bakan Çelik, "Taahhüt etme, söz verme ve proje yapma sahada bu paraların bu insanlara ulaşması anlamına gelmiyor. Yakın zamana kadar sahada harcanan para 182 milyon Euro. Türkiye devlet ve sivil toplum olarak yaklaşık 25 milyon Euro para harcamışken, Türkiye’ye gelen para 512 milyon Euro civarındadır. AB’den gelen yardımlarsa, Türk kurumlarına gelen sadece 12 milyon Euro en son Göç İdaresine gelmişti. Pazartesi günü 120 milyon Euro ve 80 milyon Euro Sağlık Bakanlığına ve Eğitim Bakanlığına. Bunlar durumun aciliyeti karşısında hiçbir etkisi olmayan mekanizmalardır" açıklamasını yaptı.

Bakan Çelik, "Yunanlı muhataplarımızla konuştuğumuzda gördüğümüz şudur. Yunanistan da yalnız bırakılmıştır. Adeta AB’de müthiş bir rehavet var. Nasılsa bu yükü Türkiye ve Yunanistan paylaşıyorlar veya bir şekilde mültecilerin gelmesini engelliyorlar diyerek üzerlerine düşen hiçbir sorumluluğunu yerine getirmiyorlar. Bu başlı başına ayıp diyebileceğimiz bir tablodur. Arkasından daha tehlikeli bir iş oluyor. Demokratik değerlerin paylaşıldığı partiler bu mültecileri, ölümden kaçan insanları canavar gibi gösteren bir takım afişlerle aşırı sağı yükseltiyorlar, İslamafobiayı yükseltiyorlar. Yabancı düşmanlığını yükseltiyorlar. Bu AB’nin geleceği için tehlikedir." dedi.

"DÜNYANIN GÖZÜ ÖNÜNDE KÜRESEL VİCDAN SINIFTA KALDI"

Bakan Çelik, açıklamasını şu şekilde sürdürdü:

"Dünyanın gözü önünde küresel vicdan sınıfta kaldı. Ölümden kaçan insanları kucaklamak konusunda, onların ihtiyaçlarını gidermek konusunda sınıfta kalmıştır. Üstelik Türkiye 3 milyon kişiyi kabul ederken AB’nin yüksek değerlerini yüksek sesle seslendiren pek çok ülke 200-300 kişi ya da bin kişi almak için referandum yapmaktan bahsediyor. Bu utanç tablosudur. Yüksek sesle mültecilerin tel örgülerle sınır dışında bırakılması ya da NATO ordularıyla engellenmesi gibisinden bu çağa yakışmayacak söylemler dillendiriliyor. Bu insanlık sınavıdır. Türkiye bu insanlık sınavını alnının akıyla geçmiştir"

Bakan Çelik Türkiye’nin AB ilişkilerinin en güçlü şekilde bağlanması gerektiğini bildirerek, "Avrupa’da yükselen aşırı sağcılık gibi akımlar ortak demokratik değerleri tehdit ediyor. Güneyde yükselen terör dalgası DEAŞ gibi terörist örgütlerin, PKK gibi terörist örgütlerin PYD gibi terörist örgütlerin yükselttiği terör dalgası ortak değerlerimizi tehdit ediyor. Avrupa coğrafyası, Avrupa güvenliği ve Avrupa değerleri sıkışmış gözüküyor. Tüm bu kısır döngüyü değiştirecek olan Türkiye ile AB arasındaki yakınlaşma ve daha güçlü bağlarla bunun gerçekleşmesidir. AB’nin karşı karşıya kalması ancak ve ancak Türkiye ile yakın işbirliği içinde olmasıyla mümkün olmuştur" ifadelerini kaydetti.

Vize serbestisi konusuna da değinen Bakan Çelik, "Vize serbestisi konusu gerçekleşmezse Türkiye’nin geri kabul anlaşmasını feshedeceğini söyledik. Türkiye’ye vize serbestisinin verilmesini istemeyenler oradaki ırkçı ve islamofbik çevreler. Bunlar gerçeğe dayanmayan söylemlerle bütün Türkiye’deki insanlar Türkiye’yi terk edecek ve Avrupa’ya yerleşecek gibi propaganda yapıyorlar. Kimse Türkiye’yi bırakıp da Avrupa’ya gitmez" açıklamasını yaptı.

"CAMİ KAPATMAK BAŞLI BAŞLINA YANLIŞ BİR İŞTİR"

"FETÖ sadece Türkiye için tehdit değildir. FETÖ bulunduğu her ülke için bir tehdittir" diyen Bakan Çelik, "Bu onlar açısından zamanlama meselesidir. Nasıl Türkiye’de 40 yıl 50 yıl beklediler, 40-50 yıl hoşgörü ve diyalog üzerinden gittiler. Ama o yolun sonu tanklarla, savaş uçaklarıyla, savaş helikopterleriyle insanları öldürmek oldu. Bunlar her zaman her devletin bir takım kırılganlıkları üzerine, toplumsal fay hatlarını üzerine yerleşirler ve o fay hatlarını tetiklemek için, o kırılganlıklarını hayata geçirmek için uygun zamanı beklerler" ifadelerini dile getirdi.

Fransa’da 20 kadar cami kapatıldığına dikkat çeken Bakan Çelik, "Camilerin kapatılması doğru bir tutum değil. Eğer orada yanlış bir faaliyet varsa o faaliyeti engellersiniz ya da o kişileri uzaklaştırırsınız. Ama cami kapatmak iyi bir tutum değildir. Bugünün dünyasında son derece yanlış mesaj veren bir tutumdur. Özellikle DEAŞ gibi terör örgütlerini dinler arası çatışmalara oynadığı, bunları istismar ederek taban bulduğu bir dönemde bu tip işlerden uzak durmanız lazım. Bunlar geçmişte bırakılmalı. Cami kapatmak başlı başlına yanlış bir iştir, kilise kapatmak yanlış bir iştir, havra kapatmak yanlış bir iştir. Yanlış faaliyetler yapılırsa demokratik toplum kuralları ve hukuk devleti içerisinde değerlendirmek şartıyla o yanlış faaliyetleri engellersiniz" diye konuştu.

Bakan Çelik açıklamasını şu şekilde sürdürdü: "Camilerde yapılan belli bir toplumu, belli bir dini ya da belli bir etnik grubu hedef alan bir takım çalışmalar söz konusuysa bu çalışmaların engellenmesi konusunda en ısrarcı biz oluruz. Çünkü bunlar bizim dinimizde de zarar vermektedir. Dünyanın ihtiyaç duyduğu diyaloga da zarar vermektedir. Camilerin bu şekilde istismar edilmesi söz konusuysa biz buna zaten karşıyız. Ama her halükarda bir istismar söz konusuyla cami ya da bir mabedin kapatılmasını doğru bulmuyoruz" dedi.

AB Bakanı ve Başmüzakereci Ömer Çelik, "Dünyanın gözü önünde küresel vicdan sınıfta kaldı. Ölümden kaçan insanları kucaklamak konusunda, onların ihtiyaçlarını gidermek konusunda sınıfta kalmıştır" dedi.

AB Bakanı ve Başmüzakereci Ömer Çelik Atina’da basın toplantısı gerçekleştirdi. Yunanistan’la ilişkilerin doğal seyri içinde ilerlediğini ifade eden Bakan Çelik, "İzmir-Selanik arasında feribot seferlerinin başlayacak olması, Türkiye tarafında İzmir Limanının kendi sahasına giren kısmında belli bir yolcu sayısı garanti edilmek şartıyla indirim yapılabileceği konusunda bir yaklaşım var. Aynı şekilde İstanbul-Selanik arasında hızlı tren hattının gerçekleşmesi halinde iki halkın birbiriyle daha çok kaynaşması, birbirini daha çok tanıması halinde daha olumlu adımlar atılmış olacak" dedi.

Batı Trakya’daki Türk azınlığı konusuna da değinen Bakan Çelik, "Burada belli bir entegrasyon çerçevesinde onların etkin ve dini kimliklerinin korunmasına her zaman hassasiyet gösteriyoruz. Müftülerimizi kabul ettim, onlarla görüştüm. Bilinen sorunlar üzerinden geçtik. Bu azınlıklar söz konusu olduğunda, Türkiye’deki hakların verilme biçimi ve hakların standardı hiçbir Avrupa ülkesinde yoktur. Geçmişte haksız yere el konulan mallar iade edilmiştir. Vakıflar konusunda iyileştirmeler yapılmıştır. Nitekim en son Gökçeada’da son 4 öğrenci için okul açılmıştır. Biz Yunan makamlarından da özellikle çift dilli okulların açılması konusunda, Türk isminin kullanılması konusunda engellerin kaldırılması konusuna, seçilmiş müftülerin saygınlığının korunması konusundaki hassasiyetlerimize saygı gösterilmesini bekliyoruz" dedi.

"DOĞAL OLMAYAN, BÜYÜK BİR ENTEGRASYONUN GERÇEKLEŞTİĞİ ÖNEMDE AVRUPA BAŞKENTİNDE CAMİ OLMAMASIDIR"

Atina’da cami yapılması için kanun çıktığını ve ilerleme kaydedildiğini bildiren Bakan Çelik, "Fakat dün ırkçı kesimler o cami arsasını işgal etmişler. Bir Avrupa başkentinde kilise olması gibi, havra olması gibi caminin de olması doğaldır. Doğal olmayan bu kadar büyük bir entegrasyonun gerçekleştiği bir dönemde Avrupa başkentinde cami olmamasıdır. Bu kimsenin dini ve etnik kimliğini ya da toplumsal barışını tehdit etmez. Bunun tam tersine toplumsal barışa ve diyaloga daha fazla hizmet eder" ifadesini kullandı.

"Bu ırkçı tutumlara karşı paylaştığımız ortak değerleri, demokrasiyi, insan haklarını, hukuk devleti gibi ilkeleri tehdit eden bu ırkçı tutumlara karşı daha net tutum alınmasında fayda olduğunu değerlendiriyorum" diyen Bakan Çelik, Kıbrıs müzakerelerinin sürdüğünü, Türkiye’nin her zaman yapıcı bir yaklaşım içinde olduğunu aktardı.

Bakan Çelik, "Orada iki halk var, bu iki halkın egemenlik haklarına ve siyasi pozisyonlarına, hukuki haklarına uygun bir şekilde bu sürecin yürümesi lazım. Şimdiye kadar yürütülen meselelerde, AB meselesinde, diğer toprak gibi konularda olumlu ilerlemeler sağlandığı her iki taraf tarafından da ifade ediliyor. Güvenlik meseleleri ve toprak meseleleri 5’li formatta ele alınacaktır. Ama şimdiye kadarki havanın BM de dahil 3 taraf tarafından da olumlu şekilde değerlendirildiğini görüyoruz. Bizim burada ki yaklaşımımız bu iki eşit halka dayanan parametreler çerçevesinde, hakkaniyet çerçevesinde bir sonuca ulaşılmasıdır" ifadesini kullandı.

"AB’NİN GÖNDERDİĞİ MALİ KAYNAKLAR MAALESEF ÇOK YAVAŞ İŞLİYOR"

Yunanistan ile ortak paylaşılan konulardan birinin de göç meselesi olduğunu aktaran Bakan Çelik, "Burada esas yükü biz çekiyoruz. Bizden sonra da Yunanistan çekiyor. Türkiye’de 3 milyona yakın mülteciye ev sahipliği yapıyoruz, bunların 800 bini çocuktur. Bunların 500 bini eğitim hakkından mahrumdur. AB makamlarına sık sık çağrı yaptım. Bunların eğitimi için gereken mali kaynağın ayrılması lazım. Fakat AB’nin gönderdiği mali kaynaklar maalesef çok yavaş işliyor" dedi.

2.24 milyon Euro taahhüt ettiklerini ifade eden Bakan Çelik, "Taahhüt etme, söz verme ve proje yapma sahada bu paraların bu insanlara ulaşması anlamına gelmiyor. Yakın zamana kadar sahada harcanan para 182 milyon Euro. Türkiye devlet ve sivil toplum olarak yaklaşık 25 milyon Euro para harcamışken, Türkiye’ye gelen para 512 milyon Euro civarındadır. AB’den gelen yardımlarsa, Türk kurumlarına gelen sadece 12 milyon Euro en son Göç İdaresine gelmişti. Pazartesi günü 120 milyon Euro ve 80 milyon Euro Sağlık Bakanlığına ve Eğitim Bakanlığına. Bunlar durumun aciliyeti karşısında hiçbir etkisi olmayan mekanizmalardır" açıklamasını yaptı.

Bakan Çelik, "Yunanlı muhataplarımızla konuştuğumuzda gördüğümüz şudur. Yunanistan da yalnız bırakılmıştır. Adeta AB’de müthiş bir rehavet var. Nasılsa bu yükü Türkiye ve Yunanistan paylaşıyorlar veya bir şekilde mültecilerin gelmesini engelliyorlar diyerek üzerlerine düşen hiçbir sorumluluğunu yerine getirmiyorlar. Bu başlı başına ayıp diyebileceğimiz bir tablodur. Arkasından daha tehlikeli bir iş oluyor. Demokratik değerlerin paylaşıldığı partiler bu mültecileri, ölümden kaçan insanları canavar gibi gösteren bir takım afişlerle aşırı sağı yükseltiyorlar, İslamafobiayı yükseltiyorlar. Yabancı düşmanlığını yükseltiyorlar. Bu AB’nin geleceği için tehlikedir." dedi.

"DÜNYANIN GÖZÜ ÖNÜNDE KÜRESEL VİCDAN SINIFTA KALDI"

Bakan Çelik, açıklamasını şu şekilde sürdürdü:

"Dünyanın gözü önünde küresel vicdan sınıfta kaldı. Ölümden kaçan insanları kucaklamak konusunda, onların ihtiyaçlarını gidermek konusunda sınıfta kalmıştır. Üstelik Türkiye 3 milyon kişiyi kabul ederken AB’nin yüksek değerlerini yüksek sesle seslendiren pek çok ülke 200-300 kişi ya da bin kişi almak için referandum yapmaktan bahsediyor. Bu utanç tablosudur. Yüksek sesle mültecilerin tel örgülerle sınır dışında bırakılması ya da NATO ordularıyla engellenmesi gibisinden bu çağa yakışmayacak söylemler dillendiriliyor. Bu insanlık sınavıdır. Türkiye bu insanlık sınavını alnının akıyla geçmiştir"

Bakan Çelik Türkiye’nin AB ilişkilerinin en güçlü şekilde bağlanması gerektiğini bildirerek, "Avrupa’da yükselen aşırı sağcılık gibi akımlar ortak demokratik değerleri tehdit ediyor. Güneyde yükselen terör dalgası DEAŞ gibi terörist örgütlerin, PKK gibi terörist örgütlerin PYD gibi terörist örgütlerin yükselttiği terör dalgası ortak değerlerimizi tehdit ediyor. Avrupa coğrafyası, Avrupa güvenliği ve Avrupa değerleri sıkışmış gözüküyor. Tüm bu kısır döngüyü değiştirecek olan Türkiye ile AB arasındaki yakınlaşma ve daha güçlü bağlarla bunun gerçekleşmesidir. AB’nin karşı karşıya kalması ancak ve ancak Türkiye ile yakın işbirliği içinde olmasıyla mümkün olmuştur" ifadelerini kaydetti.

Vize serbestisi konusuna da değinen Bakan Çelik, "Vize serbestisi konusu gerçekleşmezse Türkiye’nin geri kabul anlaşmasını feshedeceğini söyledik. Türkiye’ye vize serbestisinin verilmesini istemeyenler oradaki ırkçı ve islamofbik çevreler. Bunlar gerçeğe dayanmayan söylemlerle bütün Türkiye’deki insanlar Türkiye’yi terk edecek ve Avrupa’ya yerleşecek gibi propaganda yapıyorlar. Kimse Türkiye’yi bırakıp da Avrupa’ya gitmez" açıklamasını yaptı.

"CAMİ KAPATMAK BAŞLI BAŞLINA YANLIŞ BİR İŞTİR"

"FETÖ sadece Türkiye için tehdit değildir. FETÖ bulunduğu her ülke için bir tehdittir" diyen Bakan Çelik, "Bu onlar açısından zamanlama meselesidir. Nasıl Türkiye’de 40 yıl 50 yıl beklediler, 40-50 yıl hoşgörü ve diyalog üzerinden gittiler. Ama o yolun sonu tanklarla, savaş uçaklarıyla, savaş helikopterleriyle insanları öldürmek oldu. Bunlar her zaman her devletin bir takım kırılganlıkları üzerine, toplumsal fay hatlarını üzerine yerleşirler ve o fay hatlarını tetiklemek için, o kırılganlıklarını hayata geçirmek için uygun zamanı beklerler" ifadelerini dile getirdi.

Fransa’da 20 kadar cami kapatıldığına dikkat çeken Bakan Çelik, "Camilerin kapatılması doğru bir tutum değil. Eğer orada yanlış bir faaliyet varsa o faaliyeti engellersiniz ya da o kişileri uzaklaştırırsınız. Ama cami kapatmak iyi bir tutum değildir. Bugünün dünyasında son derece yanlış mesaj veren bir tutumdur. Özellikle DEAŞ gibi terör örgütlerini dinler arası çatışmalara oynadığı, bunları istismar ederek taban bulduğu bir dönemde bu tip işlerden uzak durmanız lazım. Bunlar geçmişte bırakılmalı. Cami kapatmak başlı başlına yanlış bir iştir, kilise kapatmak yanlış bir iştir, havra kapatmak yanlış bir iştir. Yanlış faaliyetler yapılırsa demokratik toplum kuralları ve hukuk devleti içerisinde değerlendirmek şartıyla o yanlış faaliyetleri engellersiniz" diye konuştu.

Bakan Çelik açıklamasını şu şekilde sürdürdü: "Camilerde yapılan belli bir toplumu, belli bir dini ya da belli bir etnik grubu hedef alan bir takım çalışmalar söz konusuysa bu çalışmaların engellenmesi konusunda en ısrarcı biz oluruz. Çünkü bunlar bizim dinimizde de zarar vermektedir. Dünyanın ihtiyaç duyduğu diyaloga da zarar vermektedir. Camilerin bu şekilde istismar edilmesi söz konusuysa biz buna zaten karşıyız. Ama her halükarda bir istismar söz konusuyla cami ya da bir mabedin kapatılmasını doğru bulmuyoruz" dedi.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Sonraki Haber Yükleniyor...