Tgrt Haber
09 Ağustos 2017 10:23

90'ların çocuklarını derinden etkilemiş filmler

Çocukluğunu 90'lı yıllarda yaşamış insanların belki de bu ülkede tanık olmadığı tek şey uzaylı istilasıdır. Ekonomik krizler, depremler, darbe girişimleri gibi pek çok toplumsal krize tanıklık etmişlerdir. Ancak tüm bu kötü olayların yanında bu nesil, saflık ve samimiyetle dolu bir nesildir.

90'ların çocuklarını derinden etkilemiş filmler
90lar,çocuk,film

Bütün gün sokakta oynadıktan sonra yara bere içinde eve dönüp annesi kızmasın diye dizkapaklarını saklamaya çalışan, hangi cips paketinde pokemon tasolarının olduğunu bulmak için bakkaldan gizli gizli paketleri mıncıklayan, Walkman'in pili bitmesin diye kaseti ileri-geri kurşun kalemle saran o altın nesil... İşte o nesil çocukluğunu geçirdiği dönemle gurur duyuyor ve o dönem sevdiği şeylerin tadını günümüzde başka hiçbir şeyden alamıyor. Sonuçta mandalina kabuğu kokan sobalı odaların o mutlu çocuklarını seçici izleyiciler yapan şu filmler ise tam birer kült ve onların yerini hiçbir şey dolduramıyor.

Batman Serisi

Bu neslin büyük bir çoğunluğu için Batman karizması ayrı bir havadır. 90'ların efsane Batman serisi üç filmden oluşmaktadır: Batman Dönüyor, Batman Daima, Batman ve Robin.

Tim Burton, Joel Schumacher gibi hayalperest yönetmenlerin ellerinde şekillenip koca bir neslin çocukluğunu eline geçirmiş serinin ilk filmi Batman Dönüyor'dur. Bu film Joker-Batman mücadelesinin anlatıldığı filmdir. En iyi Joker performansının Heat Ledger'e ait olduğunu söyleyerek hakkını teslim etmek gerekir. Ancak bu yapım da hatırı sayılır bir kaliteye sahiptir.

Serinin ikinci filmi ise adeta yükselme devridir diyebiliriz. Kadrosuna Jim Carrey ve Nicole Kidman'ın da katılması ile film o dönem daha vizyona girmeden heyecan uyandırmıştı. Bu filmde Batman'in düşmanları Çift Yüz ve Riddler'dı. Jim Carrey'nin Riddler performansı ve Tommy Lee'nin Çift Yüz performansı hala akıllardadır.

Serinin son filminde ise oyuncu kadrosu giderek devleşmişti. Batman'e George Clooney, Buz Adam karakterine Arnold Schwarzenegger, Zehirli Sarmaşık karakterine ise Uma Thurman hayat vermişler ve çocukken televizyonda reklamları dönmeye başladığı günden yayınlanacağı ana kadar sabırsızlığa sebep olan bir yapıma imza atmışlardı.

Matrix Serisi

1999'da ilk film The Matrix, vizyona girdikten sonra adeta fenomene dönüşmüştü. Dünya çapında bir etki oluşturmuş bu film insanların aklına “gerçek ne kadar gerçek” şüphelerini yerleştirmişti. The Matrix, Fahrenheit 451 ve 1984 gibi yapımlardan yıllar sonra daha modern anlamda çekilmiş bir distopya filmidir. Günümüzdeki birçok distopik film ve dizilerin köküdür.

Filmin çıkış noktası, insanları ölesiye merak ettirme konusunda zaten yeterliydi. “Ya yaşadığımızı sandığımız bu hayat bir bilgisayar simülasyonuysa?” “Ya bizler yaşadığımız süre boyunca bir ana bilgisayara bağlanıp uyuşturulmuş bir şekilde enerji yakıtı olarak kullanılıyorsak?” İnsan bu temayı duyduğunda önce “Acaba konuyu nasıl işlemişler?” diye merak ediyor, izledikten sonra da “Olabilir mi böyle bir şey?” diye korkuyor.

90'ların çocukları, tabi ki çocukken bu mesajları ve alt metinleri algılama kaygısı gütmüyorlardı. O zaman için Matrix, ultra havalı karakterlerin süpersonik hareketler yaptığı muhteşem bir kahramanlık filmiydi. Çocukken özenilmesi muhtemel bir yapımdı.

2003 yılı içerisinde serinin kalan iki filmi Reloaded ve Revolutions da vizyona girdi. Ancak serinin ilk filminde olağanüstü evren ve sıradışı olay örgüsü, devam filmlerini ağırlığı altında bırakmıştı. Buna rağmen o dönemin çocukları, güneş gözlüğü takıp Neo’vari hareketler yapmaktan vazgeçmemişlerdi.

Spiderman Serisi

The Amazing Spiderman serisinden veya Spiderman Homecoming’den bahsetmiyoruz elbette. İlk ve orjinal Örümcek Adam’dan bahsediyoruz. Bu seride Peter Parker küçük bir çocuk veya havalı bir ergen değildi. Ciddi anlamda “özgüvensiz” bir karakterdi ve Örümcek Adam olmadan önceki Peter Parker için en doğru tanım da bu olsa gerek.

Seri 2002-2007 yılları arasında çekilmiş üç filmden oluşuyor: Spiderman, Spiderman 2 ve Spiderman 3. Devam filmlerini büyük göstermek için özel birer isim konulmamış olması, yapımcıların özgüveni hakkında fikir sahibi olmaya yetiyor.

İlk filmde Peter Parker'ın ne kadar asosyal ve silik bir karakter olduğunu gördükten sonra aniden Peter, Örümcek Adam'a dönüşmeye başlıyor. Hem okulda ona zorbalık yapmaya çalışan yakışıklı ve kalpsiz öğrenciye hem de biz izleyenlere “Artık süper güçlerim var, herkes aklını başına devşirsin” mesajı veriyor. Filmin bir diğer tarafında da en yakın arkadaşı Harry'nin babası, içindeki Goblin'in seslerinden uzaklaşamıyor ve kötü karakter olup şehri birbirine katıyor. Filmin sonunda Örümcek Adam ve Goblin'in epik dövüş sahnesi sırasında iki karakter birbirlerinin yüzlerini görüyor ve bu mücadele onları pişman ediyor. Sonuçta beklenildiği üzere Örümcek Adam, Goblin'i yeniyor ve bir sonraki filmde en yakın arkadaşına ne diyecek diye izleyenleri merak ettiriyor. O dönem bu filmi sinemada veya televizyonda izlemiş her çocuğun her boş vakit bulduğunda bir düz duvara tırmanmaya çalıştığını kimselerden saklamaya gerek yok.

Devam filmlerinde Yeni Goblin, Kum Adam, Doktor Ahtapot, Venom gibi düşmanlara karşı mücadele eden Örümcek Adam, büyük aşkı Marry Jane'i de defalarca kurtarmış ve kendine aşık eder. Son film 2007'de çıkmış ve Peter Parker'la birlikte olgunlaşmış nesil, artık büyümüş olsa da vefa borcunu ödemek için sinema salonlarını doldurmuştur.

Yüzüklerin Efendisi Serisi

Bizde çekilmiş bir dizi olsa “Tolkien'in ölümsüz eserinden” ön adıyla sunulurdu bu yapım. Gerçekten de J.R.R Tolkien'in oluşturduğu Orta Dünya evrenine, Peter Jackson yönetmenliği eklenmiş ve ortaya görsel bir şölen sunan dev bir sinema klasiği çıkmıştır. Yüzük Kardeşliği, İki Kule ve Kralın Dönüşü filmleriyle tanınan bu üçleme, bugün hala sosyal medyada ve forumlarda gündem oluşturabiliyor.

Alternatif bir mitoloji ve alternatif ırkların olduğu bir evrende, kötülüğün kralı Sauron'un dünyaya kan kusturmasını sağlayacak büyülü güç yüzüğünün; orta dünya evreninin en çelimsiz ırkı olan hobbitlerden birisinin eline geçmesiyle başlıyor hikaye. Büyüler, yolculuklar, maceralar, arkadaşlıklar ve büyük savaşların anlatıldığı bu sihirli yüzüğün yok edilme hikayesi, dönemin çocuklarında farklı izler bırakmıştır. Ancak bu filmleri çocuk yaşta izlemiş herkesin ilk hissi muhtemelen korku olacaktır. Evet, Bilbo'nun aniden yüzüğe saldırırken suratının değişik bir hal alması ve Lurtz'ün kana susamışlığından bahsediyoruz. Geceleri ışık açık uyumuştu koca bir nesil.

Öte yandan Tolkien'in orta dünya evreninin bir kitabından uyarlama Hobbit üçlemesi ise, bu neslin büyüyüp olgunlaştıktan sonra vefa borcu ödeyerek salonları doldurduğu yapımlardı.

Unutulmaz Yerli Filmler ve Diziler

90'ların bu duygusal çocuklarının en güzel yıllarını süsleyen Türk yapımlarının da hakkını vermezsek hata ederiz. Mesela Bizimkiler vardı. Ardından Yılan Hikayesi, Yedi Numara, Beşik Kertmesi, Bir Demet Tiyatro, Mahallenin Muhtarları, Ekmek Teknesi gibi diziler geldi. Hele dönemin filmleri bugün bile beğenerek seyredilir. Kahpe Bizans, Gora, Vizontele, Pardon, Masumiyet gibi filmler bu nesli büyüttüler. Sinema salonlarının az ve koltukların raharsız olduğu dönemler, filmlerin belki de daha güzel olduğu dönemler miydi?

Televizyon İçler Acısı: Çare Sinema

Günümüzde genç kitlenin zor beğenir olması bu yüzden olsa gerek. Çocukluk döneminde sürekli farklı ve yeni filmler izlemiş bu nesil, kendini aşmaya çalışan yapımlara alışmışken günümüzde bunların sayısı azalmış durumda. Sinemada yerli-yabancı yüksek bütçeli yapımlar çıkmaya devam etse de, televizyon kendini tekrar edip duran bozuk bir plaktan daha bozuk durumda. Bu durum da 90'ların çocuklarını haliyle sinemaya, olmadı tiyatroya yönlendiriyor.

90'ların bir çok çocuğu internetle haşır neşir olduğundan merak ettiği filmlerin torrent sitelerine düşmesini bekleyip evde izlemeyi tercih edebiliyor. Ancak sinema salonları asla unutulmamalı, çünkü gişe olmazsa film de çevrilmez. Bilet satılmazsa sektör de olmaz. Sinema salonlarını boş bırakıp filmlerin internete düşmesini beklemek kendi ayağımıza kurşun sıkmak demek. Beğendiğimiz filmlerin devamının gelmesi veya aynı kalitede yeni filmlerin çekilmesi için seyirci desteği ve gişe olmazsa olmazdır. Gişe aynı zamanda, hakkı olana hakkının teslim edildiği yerdir. Alışveriş merkezlerindeki pahalı sinema salonları buna engel gibi görünse de, bazı sinema salonları verdiği indirim kodlarıyla insanların daha hesaplı bir şekilde eğlenmesine olanak sunuyor. Bu indirim kodu kampanyalarını internette küçük bir araştırmayla bulabilirsiniz. Böylece hem daha kaliteli, keyifli, sosyal ve hesaplı bir film deneyimi yaşarsınız; hem de insanı insan yapan buluşlardan biri olan sinemaya katkıda bulunmuş olursunuz.

90'ların nesilleri kolay yetişmiyor.

Kaynak: www.indirimkodu.com

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Sonraki Haber Yükleniyor...