Bir Aday Adayı Filmi: "Nasipse Adayız"

“Nasipse Adayız” Ercan Kesal’in 2000’li yıllarda Okmeydanı Hastanesi'nde çalıştığı dönemlerde kendi içinde eksikliğini hissettiği siyaset ya da reel politika hevesinin kendisinde kalanlarından yola çıkılarak önce kitap haline daha sonra da aynı kitaptan beyaz perdeye uyarlanan ilk uzun metrajlı film denemesidir.

Peki, kimdir Ercan Kesal? Bize göre "yayın ve sinema" dünyasının Sir. Arthur Ignatius Conan Doyle'sidir... Sakın bu ifademizi yanlış anlamayın. Zira Kesal, Doyle gibi her kılığa girip her konu hakkında ahkam kesmiş, kitap yazmış, şair olmuş, cinlerle, perilerle uğraşmış bir kişi değildir. Bu sebeple özellikle tırnak içine almış olduğumuz "yayın ve sinema" dünyasında Kesal, Doyle gibi işinin hakkını vererek alanında uzmanlaşmış: senarist, yazar, oyuncu, hekim ve niyahayet bir yönetmen olarak toplum karşısına bir entelektüel olarak çıkmıştır.  

Yüzüne herkesin aşina olduğu Ercan Kesal'i uzun veya kısa metrajlı bir filmde bir oyuncu olarak görüyoruz. Dizilerde oynadığını, senaryo yazdığını, kitapları ile kültür dünyamıza ışık tuttuğunu, birzamanlar doktor kimliği ile insanların yarasına merhem olduğunu da biliyoruz.

İşte son filmi "Nasipse Adayız"da da bu özelliklerininin harmanlanarak bir partiden belediye başkan aday adayı olan Dr. Kemal kimliğiyle ve "Çare Doktor" mottosuyla Belediye Başkanlığı seçim çalışmalarında başından geçen olaylara hep birlikte tanıklık ediyoruz... Hikayemizin kahramanı Dr. Kemal Güner, benzer sebeplerle ama farklı sosyal sınıftan gelmiş küçük burjuva bir entelektüel, bir aydın, bir hekim ve aday adayı olarak hikâyede kendine yer edinmeye çalışıyor. Filmin asıl derdinin siyasi bir hiciv yapmaktan ziyade aslında insanın her hal ve koşulda, ne olursa olsun vazgeçemediği o meşhur iktidarda olma ve kalma duygusunu, başkalarına hükmetme isteğini, kendine sonsuz bir yaşam hayal etmesi yüzünden bitmeyen kederini ve kendi derin karanlığı ile nasıl başbaşa kaldığına tanıklık ediyoruz...

Nasipse Adayız filmini iyi düşünülerek tasarlanmış, kaliteli sahneleri ile seyredilebilir bir yapım olarak görüyoruz. Politika ise gerçekten insan nefsinin, insan ruhunun sınandığı en çetrefilli, en zorlu alanların başında geliyor desek realist bir tespitte bulunmuş oluruz... İşte bu yönüyle yönetmenimizin politikayı bir halaya benzettiğini düşünüyoruz.

Evet tıpkı politikada olduğu gibi halayda da ortak bir dileğin, ülkünün, niyetin etrafına toplanıp hep birlikte aynı hareketi bir müzik eşliğinde tekrarlamaya benzetebiliriz. Politikada insanların kol kola, omuz omuza olmak ve o birliktelik duygusunu yaşamak istemesine karşılık halay başı olmanın herkese nasip olmadığını görüyoruz. Tam olarak yönetmen politikacıyı burada halayın tek öznesi olarak halay başına benzettiğine tanıklık ediyoruz. Biz, hem oyunculuğunu hem de yönetmenliğini yaptığı ilk uzun metrajlı filmde Kesal'in tüm yükü sırtlanıp tek gecelik bir senaryoyu tek başına sırtlanıp başarılı bir şekilde oynadığını görüp, gayretini de takdir ettik...

Diğer taraftan film son olarak 27. Uluslararası Adana Altın Koza Film Festivali'nin 'Ulusal Uzun Metraj Film' yarışmasında 'En İyi Film', 'En İyi Yönetmen', 'Ayhan Ergürsel En İyi Kurgu Ödülü', 'Yardımcı Rolde En İyi Kadın Oyuncu Ödülü' ve 'Film Yönetmenleri Derneği En İyi Yönetmen Ödülü' ile beraber toplam 5 dalda ödül aldı.  

İstanbul Film Festivali'nden de 'En İyi Yönetmen', 'En İyi Kurgu' ve 'FIPRESCI En İyi Film' ödülleriyle dönen film 8. Boğaziçi Film Festivali'nde de izleyicilerle buluştu.
 
12-22 Kasım'da bu yıl 9'uncusu düzenlenecek olan Uluslararası Mannheim-Heidelberg Film Festivali'nde filmin yarışacağını hatırlatmış olalmı. 

Şimdiden keyifli seyirler...