Tgrt Haber
20 Haziran 2021 12:15

Komik, eğlenceli Temel Dursun fıkraları - Kısa, uzun düşündüren Nasreddin Hoca fıkraları

Güldüren, güldürürken düşündüren fıkralar, her yaştan insan için komik olmaya devam ediyor. Ciddi, tartışmalı ortamlarda ihtiyaç duyulan, ortama neşe katmak amacıyla kullanılan fıkralar, iletişimde oldukça etkili oluyor. İşte en güzel komik, eğlenceli, kısa ve uzun temel dursun fıkraları, Nasreddin Hoca fıkralarını sizin için derledik…

Komik, eğlenceli Temel Dursun fıkraları - Kısa, uzun düşündüren Nasreddin Hoca fıkraları
Nasreddin hoca fıkraları,,temel dursun fıkraları,,komik eğlenceli fıkralar,,fıkra nedir,,fıkra çeşitleri,

Kısa ve özlü anlatıma sahip, nükteli, güldürücü hikâyeler olan fıkralar çocukluğumuzun neşe kaynağı olmaya devam ediyor. Ayrıca her yaşta insan için hala geçerliliğini koruyan “Temel Dursun fıkraları”, “Nasreddin Hoca fıkraları” merak ediliyor.

Fıkralar, milletlerin ortak hayat görüşünü, zekâ ve hazırcevaplılığını yansıtır. Sözlü edebiyatın ürünleri olan fıkralar zamanla anonimleşerek iç içe girmiş; giriş, gelişme ve sonuç bölümlerinden oluşarak tek bir olayı içinde barındırıyor.

FIKRANIN TARİHİ

Kaşgarlı Mahmud'un küg ve külüt kelimeleriyle karşıladığı fıkra "halk arasında ortaya çıkıp insanları güldüren şey, halk arasında gülünç olan nesne" şeklinde açıklanmış. 16. yüzyıldan sonra Osmanlı Devleti'nde terim olarak kullanılmış ve fıkraların toplandığı eserlere de "letâif, letaifname" denilmiş. Latife sözcüğü 19. yüzyılın ikinci yarısından itibaren fıkra, nükte, nekre vb. kavramlarla eş anlamlı olarak kullanılmaya başlanmıştır. 20. yüzyıl ile halk edebiyatının bir ürünü olarak ele alınmış ve "latife"ye oranla "fıkra" adı yaygın olarak kullanılmıştır.

Komik, eğlenceli Temel Dursun fıkraları - Kısa, uzun düşündüren Nasreddin Hoca fıkraları

Fıkraların en göze çarpan özelliği, güldürmesinin yanı sıra insanların düşünmesine, sorgulamasını sağlamasıdır.

Nasrettin Hocanın hemen bütün fıkraları insanla vicdan arasındaki münasebete ilişkindir. (B. Felek)

Özellikle tartışmalı, ciddi ortamlarda konuya açıklık getirmek veya kendini daha iyi ifade edebilmek için fıkralar anlatılır. Bu şekilde ortama neşe katılır ve kişileri güldürürken düşünmeleri sağlanır.

FIKRANIN ÖZELLİKLERİ

Fıkraların konularında sınır yoktur. Herhangi bir düşünceyi, yaşanmış bir olayı veya bir konuyu ele alabilir ve güldürebilir.

Fıkralar uzun olmamalı ancak içeriği yoğun olmalıdır.

Kullanılan dil, anlaşılabilir ve akıcı olmalıdır.

Alaycı, mizahi yönü ağır basmalı ve hiciv içeren şekillerde yazılmalıdır. Ancak bu yazara göre değişiklik gösterebilir.

FIKRANIN ÇEŞİTLERİ

Mizahi Fıkralar; mizah, hiciv unsurlarına yer verilen, gerçek yaşamdan ortaya çıkan, güldürürken ders çıkarma niteliğinde olan fıkra çeşididir. Toplumumuzda mizahi fıkralar genel olarak, şahıslarla, toplumlarla ve yörelerle özdeşleşti.

Gazete Fıkraları; gazetelerin kupürlerinde günlük olarak yayınlanan, belirli konularda oluşturulan fıkra çeşididir. Toplumun sorunları yalın ve akıcı bir dille ele alınır. Fıkraları anlamak için güncel olayları yakından takip etmek gerekir.

KOMİK, EĞLENCELİ TEMEL DURSUN FIKRALARI

1. Temel aldığı bir daktiloyu bozuk diye geri götürdü. Satıcı;

- Neresi bozuk, dün aldığında sağlamdı.

Temel:

- İki tane "a" yok, saat yazamıyorum.

2. Temel ile Dursun konuşuyorlardı…

Temel Dursun’a sorar:

– Savaş çıkarsa yandık galiba.

Dursun düşündü:

– İki olasılık var, dedi. Ya çıkar ya çıkmaz. Çıkmazsa mesele yok, çıkarsa iki olasılık var:

Ya çürüğe çıkarız ya askere alınırız. Çürüğe çıkarsak mesele yok, askere alınırsak iki olasılık var: Ya geri cephe ya ileri cephe. Geri cephede kalırsak mesele yok, ileri cepheye gidersek iki olasılık var: Savaşı ya kazanırız ya kaybederiz. Kazanırsak mesele yok, kaybedersek iki olasılık var: Ya esir düşeriz ya ölürüz. Esir düşersek mesele yok, ölürsek iki olasılık var: Ya gömerler ya kağıt fabrikasına yollarlar. Gömerlerse mesele yok, kağıt fabrikasına yollarlarsa iki olasılık var: Ya gazete kağıdı ya tuvalet kağıdı. Gazete kağıdı olursak mesele yok, tuvalet kağıdı olursaaak… İşte o zaman yandık Temel!

3. Temel'in eldivenle yazı yazdığını görenler sormuş:

- Niye eldivenli yazıyorsun zor olmuyor mu?
- Zorluğuna zor ama el yazımın tanınmasını istemeyrum.

4. Temel ve Fadime uzun yıllar nikahsız yaşamaktadır. Bir gün Fadime:

- Temel bu iş böyle olmuyor, evlenelim artık, demiş. Temel gayet sakin:
- Bizi bu yaştan sonra kim alır Fadimem

5. Temel araba sürerken kırmızı ışıkta geçmiş. Tabii bunu gören polis Temel'i durdurmuş. Polis:

– Ehliyet ve ruhsat beyefendi!

Temel:

– Verdunuzda mi isteysunuz...

6. Temel bir gün karşıdan karşıya geçmeye çalışırken oradan geçmekte olan bir araç Temel’e çarpar. Arabanın sahibi yalvarmaya başlar.

– Lütfen benden şikayetçi olmayın size 1000 dolar veririm.

Temel bundan hoşlanır ve derki;

– Buradan sık sık geçiyor musunuz?

7. Amerika'da yaşayan Dursun, Trabzon'daki Temel'i yanına çağırıyormuş:

- Ula Temel ha puraya gelursen aç kalmazsun da. Sadece yerdeki paraları toplasan o bile yeter sana demiş.

Bunu duyan Temel biraz da merakından binmiş uçağa, Amerika' ya gitmiş. Uçaktan inmiş, valizini alıp havaalanından çıkmak üzereymiş. Bir de bakmış yerde 100 dolar var. Paraya bakmış bakmış ve şöyle demiş:

- Ula daha ilk günden işe mi başlanur...

8. Temel trene binmiş, bilet kontrol sırası gelmiş. Kontrolör, biletinin İstanbul'a olduğunu, trenin Ankara'ya gittiğini söylemiş.

Temel kendinden emin:

- Peçi maçinist yanlış istikamete cittiğini piliy mi?

9. Temelle Dursun ormanda yürüyorlar. Bir ara Temel Dursun'a sesleniyor:

-Dursun ormanın güzelliğine bak.

Dursun:

-Ağaçlardan göremiyorum ki.

10. Temel'e Dursun Karadeniz sahilinde oturuyorlarmış Temel Dursuna demiş ki :

-Gel beraber Amerika'ya yüzelim.

İki kafadar Karadeniz'den başlamışlar yüzmeye. Fıkra bu ya Amerika'ya yaklaşmışlar. Tam bu sırada bizim Temel :

-Dursun ben kesildum geri doneyrum, demiş.

11. Temel bir gün hakimin karşısına çıkartılır.

Hakim Temel'e sorar :

-Evladim senin adın ne bakim?

Temel :

-Adım "Temel", fakat "Z" si yok.

Hakim biran düşünür ve Temel'e dönerek der :

-Evladım, "Temel"de "Z" yok ki!

Temel hemen cevabı yapıştırır :

-Eeeee, biz ne deduk hakim bey?

GÜLDÜRÜRKEN DÜŞÜNDÜREN NASREDDİN HOCA FIRKALARI

1. Nasrettin Hoca’ya sormuşlar;

-Hz. Nuh’un gemisine zeytin dalını getiren güvercin dişi miydi erkek miydi?

Hoca hemen cevabı yapıştırır.

-Mutlaka erkek. Dişi olsaydı çenesini uzun zaman kapalı tutamazdı.

2. Çocuklar, pazara gelen Nasreddin Hoca'nın etrafını sarmış. "Hoca, bana düdük al!" demiş biri. "Bana da, bana da!" demiş bir diğeri.

Diğerleri de sırayla:

– Ben de düdük isterim!

– Bir tane de bana! demişler.

İçlerinden sadece biri Nasreddin Hoca'ya düdük parası vermiş. Hoca, parayı alıp pazara gitmiş.

Hoca, akşam pazardan dönünce çocuklar etrafını sarmış. Her biri düdüğünü istemiş. Cebinden bir düdük çıkaran hoca, parayı veren çocuğa vermiş.

Diğer çocuklar hep bir ağızdan bağırmış:

– Hani bizim düdüğümüz?

Nasreddin Hoca gülerek,

– Parayı veren düdüğü çalar, demiş

Komik, eğlenceli Temel Dursun fıkraları - Kısa, uzun düşündüren Nasreddin Hoca fıkraları3. Nasreddin Hoca bir gün gölün kıyısına gider. Elinde koca bir kaşık yoğurdu da yanına almış.

Nasreddin Hoca, kaşığındaki yoğurdu göle sokmuş ve yoğurdu göle boşaltmış.
O sırada köylülerden biri onu görmüş ve şaşkınlıkla:

– Hoca ne yapıyorsun, diye sormuş.
Hoca gülümseyerek:
– Gölü mayalıyorum, ne yapayım, demiş.

Adam, Hoca'ya bakmış ve kahkaha atarak:

– Ne diyorsun be Hoca, çıldırmış olmalısın. Koskoca göl hiç maya tutar mı? demiş.

Hoca gülümsemesini hiç bozmadan:

– Peki ama ya tutarsa, demiş.

4. Bir gün Nasreddin Hoca, komşusundan bir kazan ister. İşini bitirince kazanın içine küçük bir tencere koyup geri iade eder. Kazan sahibi tencereyi görünce:
– Bu nedir? Diye sorar. Hoca cevap verir:
– Müjde! Kazanınız doğurdu. Bu haber komşusunun hoşuna gider.
– Pekala! diyerek tencereyi kabullenir. Hoca yine bir gün komşusundan kazanı ister. Alır ama bu sefer iade etmez. Sahibi bir süre bekler. Kazanın gelmediğini görünce, Hocanın evine gelir, kazanı geri ister. Hoca üzüntülü bir çehre ile:
– Sizlere ömür, kazan öldü! der. Komşu hayretle:
– Aman Hocam, hiç kazan ölür mü? Deyince, Hocanın cevabı hazırdır:
-Kazanın doğurduğuna inanırsın da, öldüğüne niçin inanmazsın? Hoca, daha sonra kazanı iade eder. Zaten maksadı, çıkarına çok düşkün olan komşusuna, iyi bir ders vermektir.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Sonraki Haber Yükleniyor...