Tgrt Haber
16 Ocak 2014 10:11

Çözümü 92 yıl önce de Cenevre'de aramışlardı

Suriye'deki krize çözüm bulmak amacıyla düzenlenecek Cenevre-2 Konferası'nın bir benzerinin 92 yıl önce yine aynı yerde, benzer amaçlarla yapıldığı ortaya çıktı.

Çözümü 92 yıl önce de Cenevre'de aramışlardı
suriye krizi çözüm bulmak amacıyla cenevre-2 konferansı, bir benzeri 92 yıl önce cenevre'de yapılmıştı,

Suriye'de 3 yıldır yaşanan krize çözüm bulmak amacıyla 22 Ocak'ta düzenlenecek olan Cenevre-2 Konferası'nın bir benzerinin 92 yıl önce yapıldığı ortaya çıktı. Osmanlı Devleti çekildikten sonra Fransa'nın Suriye'de kurduğu manda yönetimine karşı 1922'de halk ayaklanması başladı. Fransa, havadan ve karadan ilk kez varil bombalarının da kullanıldığı operasyonlarla Şam, Halep ve İdlib'deki ayaklanma ve bağımsızlık mücadelesini bastırmaya çalıştı, ancak başarılı olamadı. Geride harabeye dönmüş kentler, binlerce ölü ve yaralı bırakan operasyonlar sürerken ortaya çıkan krize çözüm bulunması amacıyla bir girişim başlatıldı. Uluslararası camianın da desteğiyle 15 Mayıs 1922'de Suriye-Filistin Kongresi düzenlenmesi kararlaştırıldı. Suriye'deki krize çözüm bulunması amacıyla yapılacak kongre için seçilen yer, tıpkı bugünlerde olduğu gibi yine Cenevre'ydi.
Son Osmanlı Meclisi Mebusu Lübnan asıllı yazar Şekip Arslan başkanlığındaki Suriye heyetinin yanı sıra toplantıya İngiltere, Fransa, İtalya ve uluslararası camiayı temsilen Milletler Cemiyeti (MC) katıldı. Şekip Arslan'ın, detaylarını "Suriye Heyetinin Notları" isimli kitabında anlattığı kongrede yaşananlar, 92 yıldır sadece aktörlerin ve zamanın değiştiğini, yer ve tartışılan konuda bir değişiklik olmadığını gözler önüne serdi. Cenevre'ye giden Arslan ve heyeti, özgürlüğüne kavuşmak isteyen bir halkın elindeki tüm imkanları sonuna kadar kullanmaya çalışmış, manda yönetimine son vermeyi hedeflemişti. Bunun için çeşitli diplomatik mücadelelere giren heyet, değişik yollar izlemişti. Taleplerin gerçekleştirilmesi için bir konferansla yetinmeyen heyet, 1922 yılında İtalya'nın Cenova şehrinde bir ekonomi konferansı, 15 Mayıs'ta Cenevre'de, 15 Temmuz'da Lonra'da, 31 Ağustos'ta yine Cenevre'de 3 ayrı Milletler Cemiyeti konferansı olmak üzere 4 konferansa katılmış, pek çok Avrupa ülkesinde siyasi parti ve hükümet yetkilileriyle bir araya gelerek bağımsızlık taleplerini dile getirmişti. Öne sürülen talepler arasında, "Suriye'nin yanı sıra Lübnan ve Filistin'de manda yönetimine son verilmesi, bu ülkelerde halkın seçimiyle iş başına gelen hükümetlerin ülkeyi yönetmesi, Fransız ve İngiliz askerlerinin çekilmesi ve Filistin'de Yahudi Devleti kurulmasını öngören Balfour Deklerasyonu'nun kaldırılması" gibi dört ana başlık öne çıkıyordu. Talepler net olsa bile konferansların içeriğine göre uslup değişmişti. Cenova'daki ekonomi konferansında heyet, Avrupa'nın ihtiyacı olan ürünlerin Anadolu, Irak ve Hicaz'dan geldiğini vurgulayarak ekonomiyi Osmanlı yönetimi ile kıyaslamış manda yönetimi altında ekonominin gerilediğini belirtmişti. Manda yönetiminin dünya ekonomisine etkisi ele alınmış, Suriye ve Lübnan'ın doğu ekonomisine olan katkısı anlatılmıştı. Arslan'ın heyetinin yayınladığı raporda, "Suriyeliler, Osmanlı yönetimi zamanında Türklerin haklarının aynısına sahipti. Türk yönetiminde tüm idari alanlarda görev alıyordu. Osmanlı meclisinin 3'te bir oranında mebusları vardı" ifadelerine yer vererek manda yönetimi altındaki Suriyelilerin durumunu ortaya koymuştu. Toplantılarda, mümkün olduğunca taleplerini ve davalarını ifade etmek üzere yeni oluşumlar kuran heyet, böylece taleplerinin gündemde tutulmasını sağlıyordu. Cenova'daki ekonomi konferansında Cenova Ticaret Odası'nda bir doğu şubesi açmış, İtalya ve Suriye'deki ticari ilişkileri geliştirmeyi amaçlamıştı.
Sadece toplantılarda değil, toplantı dışında da ülke liderleriyle, önde gelen etkin kişilerle görüşülmüş, taleplerinin yerine getirilmesi için destek almaya çalışılarak yoğun diplomatik çalışmalar yürütülmüştü. Heyetten bir grup, Roma'ya giderek o zamanın Vatikan yöneticisi ve en önemli partilerinden biri olan Katolig Partisi lideri ile görüşmüş, görüşme sonunda parti, Lübnan ve Suriye'deki manda yönetimine karşı olduğunu açıklamıştı.  Cenova'da da Faşist Partisi liderleriyle bir araya gelmiş, onlar da manda yönetimine karşı olduğunu belirtmişti. Aynı şekilde o zamanlar Suriye'de Fransa manda yönetimine destek veren Amerikalı servet sahibi bazı kişilerle toplantı yapılmış, toplantı sonrasında "Suriye'nin özgürleşmesi Amerika'nın yararınadır" açıklamaları yapılmıştı. Heyet, taleplerini diplomatik yollarla ısrarla dile getirmeye devam etmiş, bunun için hazırladıkları raporlarını her toplantıda sadece konferans liderlerine değil üye olan ülkelerin tüm katılımcılarına ayrı ayrı vererek herkesin bilgilenmesini sağlamıştı. Suriye konusunda bilgi içerikli broşürler hazırlamış, bu raporları ve broşürleri Fransa ve Amerika dahil tüm ülkelerin temsilcilerine, üyelerine, medya araçlarına, iş adamlarına, önde gelen şahsiyetlere takdim etmişlerdi. Heyet, bürokrasinin yanında medyadan da istifade etmişti. Her adımlarını, görüşmelerini, toplantılarını medya araçlarına iletmiş ve batı gazetelerinin bu meseleyi takip etmesini sağlayarak konuyu gündemde tutmayı amaçlamıştı.  
Siyasi hayatta halkın desteğinin önemini iyi anlayan heyet, arkasında halk desteğiyle toplantılara eli güçlü bir şekilde gitmeye çalışmıştı. 15 Temmuz 1922'de Londra'da düzenlenen Milletler Cemiyeti toplantısıyla eş zamanlı Suriye'nin başkenti Şam'da halk, 3 gün boyunca greve gitmiş, kadınlar, çocuklar, gençler, yaşlılar, iş adamları, öğrencilerden oluşan toplumun değişik kesimleri ile bazı kurum ve kuruluşlar, medya araçlarına gönderdikleri telgraflarla heyete destek verdiklerini ifade etmişler, heyetin taleplerinin kendi talepleri olduğunu belirtmişlerdi. Heyet, kelimeleri iyi seçmeye çalışarak Fransız mandası için "terör" kelimesini kullanmıştı. Siyasi hayatta yeni kullanılmaya başlayan terör kelimesinin kökleri önceden de kullanılmıştı ancak bu kelime geçmişte farklı kesimleri ifade ederdi. Bugün özgürlük isteyen halk için kullanılmaya başlayan "terör" kelimesini heyet, manda altındaki askeri yönetim için kullanmıştı. Eski Fransız Başbakanı Raymond Poincare'nin, Suriye'de özgürlüğü yaymak için gittikleri şeklindeki sözüne heyet, "Manda yönetiminin geldiği, Suriye halkının terör yönetimi altında ezildiği şu 3 yılda, özgürlüğün önemi ortaya çıkmıştır" şeklinde cevap vermişti. "Terör" kelimesi üzerinde duran heyet, Fransız kuvvetlerinin Şam'a girmesini, "ülkenin, terör faaliyetlerine sahne olan askeri yönetime boyun eğmesi" olarak, Fransız askerlerinin Londra'daki konferansla eş zamanlı yapılan grevi bastırma çalışmalarını da "grevi bastırmak için tüm terör araçları kullanıldı" şeklinde nitelendirmişti. Heyet, toplantılarda diyalog yollarını tıkamayan ama sert bir üslup kullanmıştı. Heyet, kullandığı tehdit üslubunu alaycı bir şekilde manda yönetimine ve ona destek verenlerin sorumluluğuna yüklemişti. "Doğuyu ateşe vermeyi biz istemeyiz. Bu durum bizim için değil Avrupa ülkeleri için çok sorun oluşturur. Madem ki sömürgeci yönetim bizi yaşama hakkından mahrum etmek istiyor, doğunun ateşe verilmesinden biz sorumlu değiliz" şeklindeki tehditlerini manda yönetimine isnad etmişti. Son olarak heyetin başkanı Arslan, uluslararası toplumun katılımıyla Temmuz 1922'de Londra'da verilen bir akşam yemeği sırasında, "Bizim hakkımız üzerinde tasarrufta bulunan ülkeler büyüktür ancak yasal devlet her devletin üzerindedir. Bu nedenle biz Miletler Cemiyeti'nin kararına boyun eğmeyeceğiz bu kararın gözümüzde hiçbir değeri yok. Biz, bir ülkeye kutsal değerlerimize verdiği değer kadar değer veririz" ifadelerini kullanmıştı.
Suriye'de 3 yıldır süren krize çözüm bulunması için 22 Ocak'ta Cenevre-2 Konferansı düzenlenecek. İlk iki gün Montrö'de yapılması planlanan konferans daha sonra Cenevre'de devam edecek. Cenevre-1 Konferansı ise 30 Haziran 2012'de yapılmıştı.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Sonraki Haber Yükleniyor...