Türkiye'nin sınırı petrol kaynıyor: 5 il için müjdeli haber

Sınır hattında zengin petrol yatakları olduğuna dikkat çeken Türk ve Suriyeli mühendisler, rezervin ekonomiye nefes aldıracağı değerlendirmesinde bulundu. Suriye sınırını yakından tanıyan ve yıllarca araştırma yapan petrol mühendisi Enes Şevah, "900 kilometrelik sınır hattının petrol yoğun kısmı Tel Abyad-Akçakale’den başlıyor. Türkiye içerisinde güçlü damarlar yer alıyor. Sondaj çalışmaları devam ederse kaliteli rezervlere ulaşmak mümkün. Bu kaynak ekonomiye milyarlarca dolar katkı sağlar" diyor. İngilizlerin Lozan’a çok sayıda mühendis ve jeologla geldiğini belirten The London Energy Club Başkanı Mehmet Öğütçü ise sınırların petrole göre çizildiğini söyledi.

SINIRDA 5 KENTTE PETROL ARAMA İZNİ

Türkiye-Suriye sınır hattında bulunan petrol sonrası gözler bölgeye çevrildi. Mardin, Siirt, Şırnak, Hakkâri ve Mersin’de petrol arama izni verildi. Günlük 110 bin varili aşan oranda petrol üretiminin yapıldığı sınırın Suriye tarafı PKK işgalinde. Esad rejimi ise savaş öncesinde bölgede 350 bin ila 385 bin varil arasında petrol üretimi yapıyordu. Terör örgütü PKK tamamına yakınını elinde tuttuğu bölgelerden çıkan petrolden günlük 5 milyon dolar gelir sağlıyor. Sınır hattında büyük çapta petrol ve gaz rezervleri olduğuna dikkat çeken, bölgede uzun yıllar görev yapan Suriyeli Petrol Mühendisi-Enerji Uzmanı Enes Şevah, Tel Abyad bölgesinden başlayarak Yarubiye’ye kadar uzanan koridor boyunca çok sayıda petrol kuyusu bulunduğunu anlattı. Terör örgütü PKK’nın bölgede işgal unsuru olarak varlığını sürdürdüğünü belirten Şevah, sınıra birkaç kilometre mesafedeki bu kuyulardan günlük 35-40 bin varil petrol elde ettiğini söyledi. Rimeylan, Karaçok, es-Suveydiya, el-Kahtaniya, el-Hol ve eş-Şaddadi sınır hattında yer alan kuyular olarak sıralanıyor. El-Omar, et-Tanak, el-Ward, el-Jufra ve et-Taym ise sınıra uzaklıkları 30 ila 80 kilometre arasında değişen başlıca petrol bölgeleri arasında yer alıyor.

EKONOMİYE BÜYÜK KATKI YAPAR

900 kilometrelik sınır çizgisi boyunca Türkiye ile Suriye arasındaki petrolün yoğun olduğu kısım Tel Abyad-Akçakale’den başlıyor. Şanlıurfa, Mardin, Nusaybin’i kapsayan 350 kilometrelik koridor Cizre’de bitiyor.

Türkiye içerisinde de güçlü damarlar olduğuna inanan Suriyeli petrol mühendisi Enes Şevah, “Geçtiğimiz günlerde Nusaybi’nde çıkan ve 11,8 gravity değerindeki petrol farklı noktalarda çok daha üst yoğunlukta elde edilebilir. Zira Suriye tarafında çok kaliteli yataklar bulundu. Söz konusu alanlar arasında çeşitli coğrafi ve jeolojik faktörler büyük oranda aynı. Bu nedenle sınır bölgelerinde büyük miktarlarda petrol olma ihtimali çok yüksektir. Türk kardeşlerimizin arama-sondaj faaliyetlerine devam etmesi hâlinde burada da kaliteli rezervlere ulaşılacağını umuyorum. Bu durumda elde edilen gaz ya da petrol Türk ekonomisine de milyarlarca dolarlık katkı sağlar” değerlendirmesinde bulundu.

Suriye’de İngilizler petrol arama-üretim lisans hakkının büyük çoğunluğunu elinde bulunduruyor. Ancak petrol arama ve üretim faaliyetleri ABD’nin sahaya girmesiyle ABD’li Delta Crescent Energy LLC isimli şirket tarafından yürütülüyor. Şirket, ABD Özel Kuvvetler Komutanlığından 2015 yılında istifa eden bir eski ABD’li subay tarafından yönetiliyor.

GÜNLÜK 1 MİLYON VARİL İŞLEME KAPASİTESİ

Suriye tarafında Türkiye Enerji Stratejileri ve Politikaları Araştırma Merkezi (TESPAM) verilerine göre, 7,5 milyar varil petrol bulunuyor. Bir yandan Şanlıurfa, Mardin güzergâhında yapılması gereken araştırmaların önemine dikkat çeken TESPAM Başkanı Oğuzhan Akyener, diğer yandan Suriye’deki potansiyelin bir an önce teröre akıtılmasının önüne geçilmeli uyarısında bulundu. Suriye halkından çalınan petrolün terör finansmanı olarak kullanıldığını belirten Akyener “Türkiye’nin burada aktif güç olması durumunda günlük bir milyon varil üretim kapasitesi var. Bu kaynak Suriye’nin yeniden imarı için hayati önem taşıyor. PKK terör örgütü bir yandan petrolün çıkarıp satarken diğer yandan tahrip ediyor. Her açıdan bir milletin istikbalini karartıyorlar” değerlendirmesinde bulundu.

SINIRLARI PETROLE GÖRE ÇİZDİLER

İngilizlerin Lozan’a mühendislerle geldiğini belirten The London Energy Club Başkanı Mehmet Öğütçü, Suriye ve Irak’ı Osmanlı’dan koparan güçlerin müzakerelerde sınır haritasını petrole göre çizdiklerini söyledi.

TÜRKİYE BÖLGESEL SÜPER GÜÇ OLMALI

Lozan’a geldiklerinde İngilizlerin yanlarında çok sayıda petrol mühendisi, haritacı ve jeolog bulundurduğunu belirten Mehmet Öğütçü, stratejik hesapların yanı sıra sınırların belirlenmesinde fosil yakıtların başat unsur olduğunu söyledi. Türkiye’ye verilen ve iptaline ses çıkartılmayan ‘Mr. 10 percent’ diye anılan Gulbenkyan’ı unutmamak gerektiğini hatırlatan Öğütçü, “Hem Suriye hem de Irak’ın sahip olduğu yeraltı kaynakları bir asra yakın zamandır çok uluslu petrol şirketleri tarafından kullanılıyor. Aynı hat üzerinde bulunan Türkiye ise petrolün yüzde 93’ünü, doğalgazın ise yüzde 98’ini ithal etmek zorunda. Ülke olarak bölge kaynakları üzerinde ortak yatırımcı ve boru hattı güzergâhı olarak ciddi stratejik hamleler yapmak, bu konuda proaktif bir bölgesel süper güç konumuna erişmemiz gerekiyor” dedi.

Suriye sınırında bulunan ve heyecan uyandıran petrole dair ise Mehmet Öğütçü, maliyet açısından hesaplılığı, kesintisiz ve en az 30-40 yıllık üretim ve iletim potansiyeli, yeşil mutabakat, iklim değişikliği, yenilenebilirdik gibi dinamikleri hesaba katarak sınırın bizim tarafımızda olan kısmında ciddi faaliyet yürütmesi gerektiğini ifade etti.

TERÖR KORİDORUNA KAYNAK

Suriye ve Irak’ta ortaya çıkan manzaranın bütün bölge güvenliği için büyük tehdit olduğunu belirten ve Suriye’nin kuzey ve doğusu ile birlikte Irak’ta şekillenen defakto durumu vurgulayan Londra merkezli Global Resources Partnership Grup Başkanlığı görevini de yürüten Mehmet Öğütçü, her iki ülkenin yer altı kaynakları şu an ‘Büyük Kürdistan’ hedefine destek sağlayan gelir araçları olarak kullanılıyor. Başta İran, Irak, Suriye ve Türkiye olmak üzere bu durum nedeniyle bütün bölge ülkelerinin ekonomik maliyet yanında ciddi güvenlik tehditleri ile de karşı karşıya olduğunu belirten Öğütçü, “ ‘Kazan-kazan’ bölgesel ortaklık ve işbirlikleri oluşturacak yeni bir strateji geliştirmemiz kaçınılmaz’ dedi.