Tgrt Haber
21 Haziran 2014 08:43

Davutoğlu, 'Terörle mücadelede zaaf göstermemeliyiz'

Dışişleri Bakanı Davutoğlu, "Terörle mücadelede hiçbir zaaf göstermemeliyiz. İster El Kaide formunda, ister IŞİD şeklinde olsun terörün her türlüsü bütün insanlık için tehdittir" dedi.

Davutoğlu, 'Terörle mücadelede zaaf göstermemeliyiz'
dışişleri bakanı, ahmet davutoğlu, terörle mücadele

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Alman Dışişleri Bakanı Frank-Walter Steinmeier ile Çırağan Sarayı'ndaki, Türkiye-Almanya Stratejik Diyalog Mekanizması 2. Toplantısı kapsamında, çalışma gruplarına eş başkanlık yapmalarının ardından, ortak basın toplantısı düzenledi.
Davutoğlu, bir gazetecinin "Irak ve Suriye konusunu görüştüğünüzü belirttiniz. Bu konuda somut olarak ne yapmak istiyorsunuz. Yeni bir stratejimi uygulayacaksanız ve Esed'e yakınlaşma mı söz konusu, IŞID'e karşı mücadelede?" şeklindeki sorusu üzerine, "Aslında biz Almanya ile birlikte Londra Suriye Dostları Çekirdek Grubu'nda da birlikte çalışıyoruz. Şimdi Irak konusunda da yoğun bir istişare içindeyiz. Şunu ifade etmek isterim ki, özellikle 2011 yılında bütün Arap sokaklarında halklar demokrasi talepleriyle ayağa kalktıklarında, bu Mısır'da Tahrir Meydanı'nda, Libya'da Bingazi'de, Suriye'de Humus'ta yaşandı, Tunus'ta yaşandı. Bu talepler Türkiye'nin ve Almanya'nın da içinde olduğu Avrupa değerler yönünde bir talepti. Bu taleplerin hepsi haklı taleplerdi ve biz ilkeli ülkeler olarak, Türkiye olarak da Almanya da demokratik değerleri, insan haklarını savunan ülkeler olarak, bu taleplerin arkasında durduk. Bu talepler, iki yönden baskıyla karşılaştı. Bir otoriter rejimler; Başta Beşer Esed rejimi olmak üzere. Bu talepleri dile getiren halka dönük büyük katliamlara kalkıştılar. Sniperler kullanıldı. Tanklar, toplarla şehirler dövüldü" diye konuştu.
Davutoğlu, Humus, Hama, Halep'in neredeyse yerle bir edildiğini, hava bombardımanı yapıldığını, varil bombaları atıldığını ve kimyasal silahların kullanıldığını belirterek, şöyle devam etti: "İnsanlık tarihinde, bir rejimin işleyebileceği bütün büyük suçlar işlendi. Maalesef uluslararası toplum, buna karşı bir tavır ortaya koyamadı. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi karar alamadı. Suriye Halkının Dostları Grubu, etkin bir karşı tavır sergileyemedi. Bu sebeple, bölgede otoriter eğilimler arttı. Şimdi Irak'ta da gördüğümüz otoriter eğilimler, bu yönde eğilimlerdi. Buna paralel ikinci tehdit ise halkların bu haklı taleplerini bir anlamda örten, o talepleri baskı altında tutan ve yanlış yola yönelten terörist gruplar ortaya çıktı. Radikal aşırı gruplar, ortaya çıktı. Bunlar da ikinci bir tehdit oluşturdular. Şimdi Orta Doğu halkları, Suriye halkı, Irak halkı, otoriter tavırlarla bu yönde gelen baskıyla terör arasına sıkışmış durumda. Biz nasıl 1990'lı yıllarda Balkanlar'da Miloseviç'in işlediği zulümler karşısında Türkiye, Almanya ve bütün müttefik ülkeler, omuz omuza durmuşsak Suriye halkına karşı işlenen suçlar karşısında da omuz omuza durmak durumundayız. Hiçbir gerekçe, Beşer Esed'in işlediği insanlık suçlarına mazeret teşkil etmez."

Suriye'de kimyasal silah dahil olmak üzere her türlü insanlık suçunun işlendiğini aktaran Davutoğlu, "Bugün Suriye rejimiyle, onu meşru görerek diyalog kurmak mümkün değil. Ancak Suriye rejimiyle Cenevre metni etrafında, geçiş hükümeti kurmak için bir müzakere edilebilir. Geçiş hükümeti oluşturmak, eli kana bulaşmamış olanlarla bir geçiş hükümeti kurmak için müzakere edilebilir. Ama maalesef Montrö'de de gördüğümüz gibi Suriye rejimi oraya müzakere iradesiyle gelmedi" değerlendirmesinde bulundu. 

Terörle mücadele konusunda hiçbir zaaf göstermemeleri gerektiğini vurgulayan Davutoğlu, şöyle konuştu: 

"Terör ister El-Kaide, ister IŞİD şeklinde olsun, terörün her türlüsü Suriye ve Irak, Orta Doğu halkları ve bütün insanlık için bir tehdittir. Aynı şekilde halkına karşı böyle bir insanlık suçu işlemiş Suriye rejimi karşısında da yine hiçbir tolerans gösterilmemelidir. Aksi taktirde, benzer suçlar başka ülkelerde işlenmeye başlar. Bugün Suriye halkının da Irak halkının da bizden beklediği, bir taraftan teröre karşı omuz omuza mücadele etmemiz diğer taraftan da her iki ülkede de demokratik hakların iradelerinin, taleplerini yansıtan, özellikle Suriye'yi kast ediyorum, burada yeni bir dönemin başlatılmasıdır. Bu konuda da Orta Doğu halklarının talepleri, aslında Avrupa halklarının 50-60 yıldır gerçekleştirmeye çalıştığı taleplerdir. Hepimizin ilkeli bir şekilde bu taleplerin arkasında durmamız gerektiği kanaatindeyim."

 

"Irak'ta iç savaş hali yaşanıyor"

 

Davutoğlu, bir gazetecinin NATO Genel Sekreteri Rasmussen'in Irak'ta konsolosluk çalışanlarının alıkonulmasının ardından yaptığı açıklamaları hatırlatması üzerine, NATO Konseyinde, NATO üyeleriyle bilgileri paylaştıklarını ifade etti. Bakan Davutoğlu, bunun herhangi bir güvenlik tehdidi söz konusu olduğunda yapılan genel bir uygulama olduğunu ve her ülkenin kendi etrafındaki sorunlarla ilgili NATO Konseyini bilgilendirdiğini kaydetti. 

 

Ahmet Davutoğlu, "Ancak şu aşamada Irak ile ilgili olarak NATO'dan herhangi bir talebimiz olmamıştır. Şartlar neyi gösterir, nasıl bir gelişme olur, Türkiye doğrudan bir tehdit mahiyeti taşıyan bir durumda değil" diyerek, şu an Irak'ta bir iç savaş hali yaşandığını, bu durumdan da Türk konsolosluk çalışanlarının etkilendiğini anlattı. 

 

NATO içindeki dayanışmadan da memnuniyet duyduklarını vurgulayan Davutoğlu, şunları söyledi: 

 

"Tüm NATO üyeleri, Türkiye ile dayanışma ifade etmişlerdir. Ama şu anda Suriye'dekinin aksine Türk sınırlarına dönük bir mütecaviz eylem olmadığı için, yeni patriot talep ettiğimiz dönemde Türkiye'ye dönük mütecaviz bir eylem ve Türk sınırını ihlal vardı. O sebeple de NATO dayanışması içinde talep ettik ve gerçekleşti. Ama şu anda Irak'ta bir iç savaş sürüyor. Bütün Iraklıların ve hepimizin birinci sorumluluğu, Irak'taki bu iç savaşı bir an önce durdurmak ve tehdidi bertaraf etmek ve Bağdat'ta herkesi kuşatan Sünni, Şii, Arap, Kürt, Türkmen bütün unsurları barındıran kuşatıcı bir hükümet ile bir siyasi sonuca ulaşmak. Bu anlamda Irak'ta Suriye'dekinin bir zemin vardır. Taraflar parlamento açılacak, taraflar parlamentoda müzakere edecekler, başta Amerika Birleşik Devletleri olmak üzere ki özellikle Irak güvenlik yapılanmasının üzerindeki etki bağlamında Amerika'nın özel sorumlulukları vardır, Irak istikrarı bakımından, bütün müttefiklerin ve tabi Türkiye için de özel bir konumu var. Hepimizin çabası Irak'ta kuşatıcı, herkesi içine alan bir hükümetin kurulması. Irak'ta sünni Arapların sistem dışına itilmesinin önüne geçilmesi ve haklı taleplerinin karşılanması, öte yandan da mutlaka terör tehdidinin, Irak ve Suriye'de gerek bu halklara gerekse komşu ülke olarak Türkiye'ye dönük tehdidinin bertaraf edilmesi, bunun giderilmesi ortak hedeflerimiz olarak açık şekilde gözüküyor."

 

"Elinde belgesi olan o belgeyi ortaya koymalıdır"

 

Bakan Davutoğlu, bir gazetecinin "Irak'taki duruma değindiğiniz Almanya'da Steinmeier'in partisinde de Türkiye'nin IŞİD'in ilerlemesinde suçu olduğu, yani İslamistlerin sınırı aşarak Irak'a gelmelerine izin verdiği yönünde şeyler söylendi. Neler söyleyeceksiniz? sorusuna şöyle yanıt verdi: 

 

"Kimin söylediği hiç önemli değil, çok açık ve net bir ifade kullanmak istiyorum. Türkiye'nin IŞİD dahil, herhangi bir şiddet ya da terör örgütüyle ilgili ilişkisi olduğuna dair elinde belgesi olan o belgeyi ortaya koymalıdır. O belgeyi ortaya koyamadan Türkiye'ye dönük böyle iddialarda bulunmak, hiçbir ittifaklık ilişkisine yakışmadığı gibi herhangi bir şekilde siyasi veya medyada yansıması bakımından da bir zemine dayanmaz. Aksine biz bunu Türkiye'ye dönük psikolojik, medyatik bir operasyon olarak algılarız. Türkiye modern dönemde, terörden en fazla ıstırap çekmiş bir ülkedir ve her yerde Afganistan'da da olduğu gibi NATO'ya katkıyı biz sağladık. Her yerde, kökeni ne olursa olsun, terörün her türlüsüne karşı çıkmıştır. Ama şuna da aynı şekilde karşı çıkarız. Herhangi biri terör ile İslamı yan yana kullanmaya kalkarsa, bunu kullananlar ister doğuda olsun ister batıda, El-Kaide benzeri örgütlere yardımda bulunmuş olurlar. İslam terörle adlandırılamaz, terör İslamla adlandırılamaz." 

 

"Türkiye hiçbir yerde teröre destek vermemiştir"

 

Davutoğlu, Avrupa kaynaklı terör hareketlerinin de Katolik ya da Hristiyanlıkla anılamayacağına vurgu yaparak "Bu Almanya açısından da Hristiyanlar açısından da kabul edilemez. Bu şekilde Türkiye'nin de İslamın da terör ile ilişkilendirilmesi doğru değil. Biz hepimiz teröre karşı aynı saftayız" diye konuştu.

 

Irak ve Suriye'de böyle bir terör yapılanmasının ortaya çıkmasında, birinci sorumlunun kendi halkına karşı her türlü saldırı aracını kullanarak katleden Esed rejimi olduğunu belirten Davutoğlu, şöyle devam etti: 

 

"Esed rejimi bu terörü doğuran şartları, bataklığı oluşturmuştur. İkinci sorumlu da bu saldırılar karşısında Suriye halkını korumak yerine hiçbir tedbir almayarak, 30 bin Suriyeliyi kimyasal silahlar karşısında sahipsiz bırakan Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyidir. Kendi sorumluluklarını unutarak, herhangi bir tarafın Türkiye'yi bu sorunun bir parçası göstermesini, kesinlikle kabul etmeyiz. Türkiye hiçbir yerde teröre destek vermemiştir, hiçbir terör örgütüyle dolaylı ya da doğrudan ilişki kurmamıştır ve hiçbir zaman da teröre tolerans gösterilmesini anlayışla karşılamamıştır. Bu tür yayınların son dönemde bazı yayın organlarında sık sık söylenir olması, herhangi bir zemine dayanmadığı gibi maalesef hedef saptırmadır. Bunu şiddetle reddediyoruz. Uluslararası toplumda bunu gündeme getirenler, önce Esed'in kendi halkına karşı kullandığı bu insanlık suçlarına karşı niçin hiç harekete geçilmediğini sormalıdırlar. El-Kaide ya da IŞİD neticedir. Sebeplerini araştırmak zorundayız. Bu terör yapılanmaları, en fazla Türkiye'ye tehdittir. Son olaylarda da görüldüğü gibi en fazla bize tehdit teşkil eder. Hiçbir şekilde müsamaha gösterilmesini, rıza göstermeyeceğimizi bir kez daha ifade ederim." 

 

"Irak'ta bütün tarafların etkin olduğu çözüme yönelinmeli"

 

"Irak'ta bir hükümet kurularak tüm güçlerin katılmasını söylediniz. Maliki'ye değinmediniz. Böyle bir hükümette Maliki'ye yer var mı?" şeklindeki soru üzerine Davutoğlu, buna Iraklı liderlerin karar vereceğini dile getirdi. 

 

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, "Ama maalesef son dönemde Maliki'nin ve Irak'taki etkin siyasi liderlerin sürdürdükleri politikalar, mezhep ayrışmasını çözücü nitelikte politikalar olamadığı için ciddi risklerle karşı karşıya kaldık. Bu yeni dönemde, bu yeni parlamento açılırken ve bu parlamento içinde hükümet yapılanması konuşulurken, mutlaka bütün tarafların etkin olarak içinde olduğu bir çözüme yönelinmelidir. Böyle bir çözüm, terör veya şiddet yanlılarının, aşırıların da hareket alanını daraltacaktır" şeklinde konuştu. 

 

Steinmeier: "Kimse 3 yıldır Suriye’de süren iç savaşın Irak’a da taşmasını isteyemez"

 

Almanya Dışişleri Bakanı Frank-Walter Steinmeier de Davutoğlu'yla gerçekleştirdikleri toplantıda güvenlik meselelerinin yanı sıra AB konusunun da ele alındığını dile getirerek, Davutoğlu'yla yeniden bir araya gelecekleri yemekli toplantıda da Irak'taki durumu daha ayrıntılı ele alacaklarını söyledi.

 

Frank-Walter Steinmeier, "Musul'da kaçırılan Türk vatandaşları konusunda biz de endişeliyiz, ailelerin endişelerini paylaşıyoruz. Umuyoruz ki en kısa zamanda tekrar ailelerine salimen kavuşabilirler" dedi. 

 

Irak'taki krizin barışı tehdit ettiğini belirten Alman bakan, "Kimse 3 yıldır Suriye'de süren iç savaşın Irak'a da taşmasını isteyemez. Irak, teröristlerle sürüdürülen bir savaşın, bölgedeki güçlerin birbiriyle çatışma alanına dönüşmemeli. Dışarıdan bir müdahalenin zor olduğunu düşünerek, Irak'taki sorunların tüm bölge, din ve mezheplerin katılacağı bir çözüme kavuşması gerekir. Aksi takdirde bu sorunun çözüleceğini düşünemiyorum" diye konuştu.

 

Türkiye'nin Irak ve Suriye'deki durumdan çok etkilendiğini vurgulayan Steinmeier, "Türkiye'nin bu konudaki girişimleri hepimiz için büyük önem taşıyor. O nedenle bugünkü toplantı gibi fırsatlarda güvene dayalı bilgi alışverişinin çok önemli olduğunu düşünüyorum. Durumun daha da vahim hale gelmesini engellemeliyiz" dedi. 

 

"Esed'in rol oynaması zor"

 

Bir gazetecinin, "Irak'ta, IŞİD örgütüyle mücadele için Esed'le bir yakınlaşmanın söz konusu olup olmayacağı" şeklindeki sorusu üzerine Frank-Walter Steinmeier, Suriye iç savaşının sınırları aşıp Irak'a taştığını belirterek, "(Esed açısından bu ne anlama geliyor?) sorusunu yanıtlamak 3 sene öncesine göre çok daha zor. 3 sene önce her şey mümkün gibi görünüyordu. Fakat 170 bin insanın hayatını kaybetmesinden sonra artık Esed'in bir geçiş hükümetinde rol oynayabileceğini düşünmek zor" yanıtını verdi.  Steinmeier, "Suriye görüşmelerine yeniden başlanılması gerekir. Brahimi'nin yerine geçecek birini bulmalıyız" dedi.

 

IŞİD'in hızlı ilerlemesi

 

Irak'ta, IŞİD'in direnişle karşılaşmadan ilerlemesinin sadece sahip olduğu askeri güçten kaynaklanmadığını belirten Steinmeier, "IŞİD'le Irak toplumunun hayal kırıklığına uğramış bir kesiminin, eski Baas partisinin kalıntılarının bir araya gelmesi de bu duruma katkı sağlamış olabilir" diye konuştu.

 

IŞİD'in Irak'ta kendisine kalıcı olmayan bir yer edindiğini dile getiren Steinmeier, "Fakat bu durumun Irak'ın kendi içinden gelecek bir çözümü olması gerekir. Bu da toplumun hayal kırıklığına uğrayan kısmının tekrar kucaklanmasıyla olur. Bunun için de daha geniş uzlaşma gerekir" ifadelerini kullandı. 

 

Bölgede, Suriyeli mültecileri yoğun biçimde barındıran Lübnan ve Ürdün gibi ülkelerin de zor durumda olduğuna dikkati çeken Steinmeier, "Bizim bu konuda sorumlu olduğumuzu düşünüyorum. Onların mülteci yükü altında yıkılmamaları için desteğe ihtiyaçları var" dedi.

 

Almanya'dan 10 bin mülteci için ek kontenjan

 

Steinmeier, "Almanya'nın veya AB'nin mülteci sorununa yönelik somut bir planı var mı?" şeklindeki soruya karşılık, "Alman eyaletlerinin içişleri bakanları 10 bin Suriyeli mülteci için ek bir kontenjan açmaya karar verdi . Bu, 'kontenjan mültecileri' olarak adlandırdığımız ve iltica başvurularıyla gelen mültecileri topladığımızda yaklaşık 40 bin mülteci ediyor. Elbette bu Lübnan'daki 1.4 milyon ve Türkiye'deki 1 milyon mülteciyle kıyaslandığında çok az. Ama şunu da söylemeliyim,  birçok Avrupa ülkesi benzer rakamları kabul etse, durum belki biraz rahatlatılabilir" değerlendirmesini yaptı. 

 

Türkiye'nin de dahil olduğu komşu ülkelerin yükünü azaltmak için de katkıda bulunulabileceğini belirten Steinmeier, "Bunlar zengin ülkeler değil, dolayısıyla bu kendi içlerinde de tabii ki gerginlikler oluşturuyor" dedi.

 

Ukrayna krizi

 

Steinmeier, Davutoğlu'yla bu akşam Ukrayna krizini de ele alacaklarını belirterek, bu ülkedeki durumun da önemli bir aşamaya geldiğini kaydetti.  

 

Ukrayna'nın ateşkes sözünü yerine getirmek için adımlar atıldığını kaydeden Steinmeier, "Biz sadece Ukrayna'daki sorumlularla değil, Rusya'dakilerle de görüş alışverişinde bulunduk. Çünkü Rusya'nın katkısı olmadan bu risklerin ortadan kalkması mümkün olmayacak. Ateşkesin ilanından sonra Ukrayna ile Rusya arasında bir işbirliği mümkün olursa, belki Ukrayna'da daha kötü bir şey olması engellenebilir. Avrupa'da krize, Avrupa'nın bölünmesine ve şiddete hiç ihtiyacımız yok" şeklinde konuştu.

 

Türk-Alman Bilim Yılı

 

Medyada yeterince yer almasa da iki ülke arasındaki diyaloğun siyaset dışı boyutları olduğuna da işaret eden Steinmeier, "Gazetelerin birinci sayfasına girmese de bu toplantılarda, insanların hayatı için önem taşıyan konuları da ele alıyoruz. Şu anda Türk-Alman Bilim Yılı'ndayız. Bu vesileyle iki ülkenin bilim adamları her zamankinden daha yoğun bir şekilde bir araya geliyorlar" dedi.

 

Steinmeier, toplantıda Türk öğrencilerin Almanya'da Erasmus uluslararası değişim programlarına daha yoğun biçimde nasıl katılabileceklerinin de ele alındığını söyledi.

 

Frank-Walter Steinmeier, İstanbul'da iki ülke gençleri arasında "köprü" oluşturacak nitelikte bir toplantıya katılacağı bilgisini verdi. 

 

Steinmeier, basın toplantısında, lösemi hastalığına yakalandığı açıklanan selefi Guido Westerwelle'yle ilgili haberi yolda aldığını da belirterek, kendisine bu hastalıkla mücadelesinde güç dilediğini ifade etti.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Sonraki Haber Yükleniyor...