Yunanistan Başbakanı Çipras'tan TGRT Haber'e çok önemli açıklamalar

Yunanistan Başbakanı Çipras, Türkiye ziyaretinde Fener Rum Patriği ile birlikte Heybeliada'daki Ruhban Okulu'nu ziyaret ederek, bu okulu ziyaret eden ilk Yunan Başbakanı oldu. Çipras bu tarihi ziyaretin ardından TGRT Haber ekranlarında, sadece Aslıgül Atasagun Çebi'ye konuştu.

İşte Çipras'ın uluslararası basında büyük yankı bulan o açıklamaları:

"ZİYARETİM BİR MESAJ İÇERİYORDU"

Sayın Başbakan öncelikle Türkiye'ye hoşgeldiniz. Önce Ankara'daydınız, sonra da İstanbul'a geldiniz. Sizi tekrar burada görmek çok güzel. Bugün Fener Rum Patriği ile birlikte Heybeliada'daki Ruhban Okulu'nu ziyaret ettiniz. Ve bu özel okulu ziyaret eden ilk Yunan Başbakan oldunuz. Siz okulu ziyaretiniz sırasında nasıl ve neler hissettiniz? Ve siz bir gün okulun yeniden açılmasının mümkün olabileceğine inanıyor musunuz?

"Öncelikle ifade etmek isterim ki; bugün Türk-Yunan ikili ilişkileri açısından çok önemli bir gün. O güzel adadaki okula gittiğimde birçok Tük insanıyla tanışma fırsatım oldu ve hepsi bana çok canayakın davrandı. Oraya gittim, törene katıldım, bence bu bir mesaj içeriyordu. Bu mesaj hem Türk insanlarına, ama hem de tüm dünyaya yönelik bir mesajdı. Bizlerin birbirimizden korkmadan adımlar atabileceğimizin mesajıydı. Bu okulun yakında açılabilmesi için adımlar atabileceğimizi düşünüyorum. Çünkü bu, bir arada var olmamız açısından ve Türk-Yunan insanı arasındaki yakın dostça ilişkileri sembolize eden çok anlamlı bir adım olurdu."

Peki Yunan Hükümeti bunu daha çabuk gerçekleştirmek adına hızla daha başka adımlar atacak mı?

"Bence bu bizim ikili ilişkilerimizle ilgisi olan bir mesele değil. Ama bu tabiki Türk Hükümetinin iç meselesi. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın bu konunun Yunan azınlığı için ne  kadar önemli olduğunu dikkate alacağına inanıyorum. Biz bu mesajla, dinin aslında insanları bir araya getirmek için ve tabi ki insanlar arasındaki dostluğu ve sevgiyi yaymak için var olduğunu göstermek istedik. Ben bunun ileriye yönelik net bir adım olduğunu düşünüyorum ve bu adımı birlikte atmamamız için bir neden olmadığını düşünüyorum."

"AVRUPA BİRLİĞİ'NİN TÜRKİYE'Yİ DESTEKLEMESİ GEREKTİĞİNİ DÜŞÜNÜYORUM"

Sayın Başbakan, 2. Dünya Savaşı'ndan bu yana yaşanan en büyük insani kriz Suriye'de süren iç savaş ve bu savaşın yol açtığı mülteci sorunu. Türkiye'den Yunanistan'a geçen göçmen sayısında yüzde 91 düşüş yaşandı. Bölgede yaşanan mülteci krizini çözmek veya rahatlatmak için Yunanistan ve Türkiye birlikte başka hangi adımları atabilir? Ve sizin daha önce bahsettiğiniz üzere Avrupa Birliği Türkiye'ye verdiği desteği güçlendirmeli. Peki sizce Avrupa Birliği bu desteği nasıl artırabilir, nasıl güçlendirebilir?

"Öncelikle şunu söylemek isterim ki; bu kriz, 2. Dünya Savaşı sonrasında dünyanın yaşaduığı en büyük mülteci kriziydi ve Türkiye ile Yunanistan için büyük zorluklara yol açtı. Ama iki ülke olarak birlikte çalışarak bunun gibi sadece bölgesel değil ama küresel bir sorunla etkin bir şekilde başa çıkabileceğimizi kanıtlamış olduk. Avrupa Birliği ile Türkiye arasındaki zor bir anlaşma ama bence olması gereken bir anlaşma. Öncelikle Ege Denizi'ndeki ölümlerin sayısını azalttık ki bence en önemlisi de bu. Ama ileriye doğru başka adımlar da atmamız gerekiyor. Öncelikle Cumhurbaşkanı Erdoğan'la Ege Denizi'nde bu göç işini yasal olmayan yollarla yapan şebekelerle mücadele etmek için karşılıklı olarak bilgi paylaşımı yapma kararı aldık. İkinci olarak da, ben Avrupa Birliği'nin Türkiye'yi desteklemesi gerektiğini düşünüyorum."

"TÜRKİYE'YE SAYGI DUYMAMIZ GEREKİYOR"

"Türkiye'de şu anda 4 milyondan fazla mülteci bulunuyor. Bunun için Türkiye'ye saygı duymamız gerekiyor. Türkiye'ye o insanlara yardım ettiği, kalacak yer ve yiyecek sağladığı için saygı duyuyoruz. Bu gerçekten çok önemli. Yunanistan'da ise 70 binin üzerinde mülteci bulunuyor. Özellikle 5 Yunan adasındaki durum oldukça kritik. Ben Avrupa düzeyindeki Avrupa Konseyi'nde Türkiye'ye destek olunması için çalışıyorum. Avrupa Birliği'ndeki ortaklarımı çalışma programlarının hızlandırılması ve bu krizin bir an önce sakinleştirilmesi için, Yunanistan ile Türkiye'ye daha hızlı destek olunması için ikna etmeye çalışıyorum."

Ve çözümlenmemiş Kıbrıs sorunu... Doğu Akdeniz'deki doğal kaynaklar sizce Kıbrıs meselesi için bir çözüm olabilir mi? Mesela Yunanistan bir adım atarak Türkiye'yi Doğu Akdeniz'deki doğalgaz aramalarına dahil edebilir mi? Sizce bu, Kıbrıs sorununu çözmek için barışçıl ve olumlu bir yaklaşım olmaz mıydı Sayın Başbakan? 

"Öncelikle bu 45 yıldır devam eden bir sorun ve bizim bu meseleyi çözmemiz gerekiyor. Kıbrıs sorunu için adil ve geçerli bir çözüm bulmamız gerekiyor. Her iki taraf için, hem Kıbrıslı Türkler, hem de Kıbrıslı Rumlar için adil ve geçerli bir çözüm olmalı. Bu da şu demek; bizim bir referans noktaları taslağı üzerinde anlaşmamız gerekiyor. Bir dahaki sefere bu konuda hazırlık yaparak daha yakın temaslarda bulunmalıyız. Güvenlik konusunda Türkiye ve Yunanistan daha yakın çalışmalı çünkü bu konuda hem Türkiye'ye hem de Yunanistan'a düşen önemli roller var. Bir de tarafların birbirleyle olan iletişimleri ve anlaşmaları. Biz onları yeniden başlamaları için desteklemeliyiz, teşvik etmeliyiz. Eğer sonunda Kıbrıs sorunu için adil ve geçerli bir çözüm bulabilirsek; Kıbrıslı Rumlar ve Kıbrıslı Türkler için karşılıklı olarak faydalı bir çözüm bulursak, tüm diğer meselelerin çözümleneceğini düşünüyorum. Buna enerji meselesi de dahil. Enerji, insanları daha çok yakınlaştıran, barış içinde, refah içinde yaşamalarını sağlayacak bir araç olmalı. Bölünmeye ve çatışmaya sebep veren bir araç olmamalı. Bu benim yaklaşımım. Ben gerçekten bunu başarabileceğimize inanıyorum. Ve sonuçta, Cumhurbaşkanı Erdoğan'a açıkladığım gibi benim fikrim ve görüşüm şöyle; Kıbrıs Rum Kesimi Lideri de benimle aynı fikirde, doğal kaynaklar Kıbrıs'a aittir, Kıbrıslı Türklere ve Kıbrıslı Rumlara. Tüm Kıbrıslılara aittir. Bu gelecek için çok önemlidir."

"BENİN KÖKENİM BURADA"

Son olarak, siz kültürlerimizdeki ortak noktaları nasıl değerlendiriyorsunuz? Bu ortak noktalar size göre Yunanistan'ı Batı Avrupa'ya oranla Türkiye'ye daha yakın hissettirmiyor mu?

"Bence dünyanın bu noktasında, bu bölgede nüfuslar birbirine çok karışmış durumda. Kültürümüz benziyor, müziğimiz benziyor,sesler birbirine benziyor, yemekler benziyor, lezzetler benziyor... Bence bunu hiç unutmamamız gerekiyor. Mesela benim kökenlerim burada. Benim büyük babam İstanbul'da doğmuş. Biz evimizde bu yaklaşımla yemek yerdik. Türk yemeklerini severdik. Aramızda çok fazla benzerlik var. Dinlerimiz farklı ve insanlarımız farklı olsa da, benzer alışkanlıklara, düşüncelere ve kültüre sahibiz. Barış içinde beraber ve dostça yaşamalıyız. Herkese vermek istediğim mesaj budur."