Kübra Şafak
kubra.safak@tg.com.tr

TGRT’de ilk başladığında Çocuklar Duymasın’ın taş fırın erkeği Halûk olarak evimizden biri hâline gelen Tamer Karadağlı ile Eyüp Göktürk’te görüştük. Gözlerden uzak sakin bir hayat yaşamakta olan Karadağlı ile keyifli ve huzur dolu bir sohbet ettik. Hayattan, çılgınlıklarından ve dilinden düşürmediği kızı Zeyno’dan konuştuk...

Tamer Karadağlı: 50 yıla çok hayat sığdırdım

 Yaşınız ilerledikçe hayat standardınızı da yükseltiyor musunuz?
Yükseltmek değil de arada değiştirmek gerekli. Mesela kızım için 50. yaş günümde sigarayı bırakıyorum. Ben 50 yıla çok hayat sığdırdım. Her şeyin bir zamanı vardır ya. Yedik, gezdik. İnsanın biraz şerefiyle yaşlanması lazım. Yaşının ağırlığı ile yakışanı yapmak gerek. Eskiden fazla takmıyordum, ‘Alın yazımız neyse o. Yarın ne olacağımızı bilemeyiz, o kadar da önemli değil’ diye düşünüyordum. İnsanın çocuğu olduktan sonra değişiyor bu dünya da. Kızımla daha çok vakit geçirmek istiyorum. Daha çok dikkat etmeye karar verdim. 50 yaşına kadar kendi istediğim hayatı yaşadım, şimdi kızım için...

 

Kaç yaşında baba olmuştunuz?
 39 yaşında.

Şu anda yaşınızı göstermiyorsunuz.
 Ya bırak, gösteriyorum. Bir de benim genç gözükmek gibi bir derdim yok. 40 yaşında mı gözükeceğim? 40 yaşında oldum. Sevmediğim bir şey genç gözükmeye çalışmak. Bazı arkadaşlarım var benim, böyle sabahtan akşama kadar sporda, genç gözükeceğim diye uğraşıyor.

Sağlıklı olmak için spor yapar mısınız?
 50 yaşından sonra baklavalarım çıksın diye mi uğraşacağım? Kıvanç Tatlıtuğ mu olacağım, biz o yaşımızı yaşadık.

İlk başladığınız zamanlarda Kıvanç Tatlıtuğ gibi olmak için uğraştınız mı?
 Profesyonel olarak spor yaptım. O yüzden yapısal olarak kilolu biri değilim. Çekici olayım bunun için uğraşayım gibi dertlerim olmadı.

Karizmanız var kendinize has, belki de ondan gerek duymadınız.
Bana karizmatiksin diyorlar da, ne olduğunu bilmiyorum ve anlamıyorum. Karizmatik olmaya çalışmak gibi dertlerim yok. O, rahatsız edici bir şey. O, sen değilsin çünkü. Mal neyse o, ben buyum, bundan da mutluyum.

Tamer Karadağlı’nın hayatı nasıl geçiyor?
 Günlerim sakin geçiyor. İki haftada bir Ankara’ya kızımın yanına gidiyorum. Kızım Ankara Devlet Konservatuvarında piyano bölümünde okuyor. Annesi ile birlikte orada yaşıyor. Gayet sıradan ve sıkıcı hayatım var. Görüşmelerim ve toplantılarım varsa onları yapıyorum. Genelde çok röportaj yapmıyorum. Akşamüstü arkadaşlarımla buluşuyorum. Evden çok çıkmıyorum, işim olmadıkça evcimen biriyim.

Tamer Karadağlı: 50 yıla çok hayat sığdırdım

SESLENDİRMEDEN HARÇLIĞIMI ÇIKARDIM

Seslendirme sanatına nasıl başladınız? Zorlandığınız noktalar oldu mu?

 Tiyatro bölümünde öğrenciyken her tiyatro öğrencisi yapar. Harçlığımı çıkarmak için başladım. Keyifliydi. Arzu ile stüdyoda tanıştım. Çok iyi seslendirme sanatçısıdır. Çocuğumuz oldu. Güzel şeylerin başlangıcıdır. Sanat olarak görmüyorum seslendirmeyi, teknik bir şey.

Sert duruşunuz var. Sinirlendiğinizde nasıl tepkiler verirsiniz?
Olaya bağlı. Çok yumuşak light bir adam değilim. Taş fırın erkeği Halûk kadar da köşeli değilim. Eskiden olduğu kadar çabuk parlamıyorum. Şimdi daha sakinim. Bu demek değil ki içimde hâlâ öyle biri yok.

En çok ne sinirlendirir sizi?
Ona da çok inanmıyorum. Mesela en çok yalanı sevmem bana saçma geliyor. Bende yalan söylüyorum. İnsanın önce kendine dönüp bakması gerekiyor. 10 yıl önce beni sinirlendiren bir şey şimdi sinirlendirmiyor. Trafikte çok sinirlenirdim. Hemen atlardım. Şimdi önemsemiyorum.

Yaş geçtikçe tahammül edemediğiniz şeylere alışıyor muyuz?
Savaşarak geçmez. Hayat zaten bir mücadele içeriyor. Yenilerini eklememek gerek. Ne kadar yaşarsan yaşa hayat çok kısa.

Tamer Karadağlı: 50 yıla çok hayat sığdırdım


ŞÖHRET İÇİN DEĞİL PARA İÇİN OYNUYORUM

Para kazanmak için mi, isminizin kalıcı olması için mi oynuyorsunuz?
 Para kazanmak için tabii ki. Mezarlıklar vazgeçilmezlerle dolu. Kimse kalıcı değil, belli bir zaman sonra unutuluyor. Sizi hatırlayan son insan ölene kadar isminiz yaşıyor. Ben bir şey yapıyorum insanların gönlüne dokunabiliyorsa ne mutlu. Kendimi şanslı görüyorum. Keyif aldığım işten para kazanıyorum. Geçinmem gerekli benim de. Televizyon, ticari bir şeydir zaten.

Dizi, sinema ve tiyatronun arasından bir sıralama yapsanız…
 Sinema çok keyifli. En fazla iki ay çekim yapıyorsun. Daha rahat. Ama dizi haftalık... Her hafta mindere çıkıyorsunuz. Ratingleri bekliyorsun, iyi kötü düzeltmen gerek, sürekliliği olan bir şey.

Başarılı bulduğunuz teklif gelse ben de oynardım dediğiniz bir iş var mı?
 Hayır, ben herkesin kendi kısmetinin onu beklediğine inanırım. Birileri de belki Haluk için aynı şeyi düşündü ama benim kısmetimmiş. İşlerin arkadaşında, ağlamamak gerek. Herkes kendi rızkını yer.

Kötü hırslar saçma bence. Tabii olması da gerek…
Başarılı olmak ve çok çalışmak için hırsı doğru yönlendirmen gerekiyor. Çok çalışmadan başarı olmuyor. Çaba göstermen gerekiyor. Başarının merdivenleri ellerin cebinde çıkılmıyor. Kendini disipline etmen gerekiyor. Öyle tesadüfen gel seni artist yapalım demezler. Ben gerçekten çok çalıştım.

Şöhret basamaklarını öyle mi çıktınız?
Şöhret değil, ben başarıdan bahsediyorum. Nasıl şöhret olduğunuz da önemli. Şöhret tek başına bir meslek değildir. Yaptığınız iş sizi şöhretli kılıyorsa ne âlâ. Bu her şey için gerekli. Bizim avatantajımız kamera karşısında olduğumuz için daha net gözüküyor. Ben şöhret olmak için uğraşmadım, yaptığım iş başarılı olduğu için şöhretli oldum.

Şöhret size neler hissettirdi?
İlk başta herkesin hoşuna gidiyor. Sonra sıkılıyorsunuz. Sonra da kabulleniyorsun. Herkesin sizden bahsetmesi hoş geliyor. Negatif tarafları da var, özel hayatın kalmıyor. Kız kardeşimle bile yazıldım. İlk başta savaşıyorsunuz öyle değil diye. Şimdi ciddiye almıyorum. Bakmıyorum bile.

Tamer Karadağlı: 50 yıla çok hayat sığdırdım

Teknoloji ile aranız nasıl? Sosyal medya ile aranız nasıl?
4 ay önce İnstagram’a kızım sayesinde girdim. Twitter, Facebook yok. Ama adıma açılmış çok sahte hesap var. Bu bir kimlik hırsızlığı, suç duyurusunda da bulundum.

Memleketiniz Kars’a gidiyor musunuz?
 Türkiye’de gitmediğim yer kalmadı. Ama Kars’a gitmedim. Havalar güzelleşince gitmeye niyetim var.

Sizinkiler Amerika’ya mı göçmüşler?
Kafkasya’dan Türkiye’ye geldiklerinde bir grup Amerika’ya gitmiş. Ben Amerika’dan 9 yaşında döndüm. Lisede gidip döndüm. Şimdi hâlâ gidip geliyorum. Halamlar orada. Her insanın ailesinde vardır ya.

Azeri lehçesini biliyor musunuz?
 Biliyorum. Yıllarca ailemde öyle konuşuldu. O yemekler yapılırdı zaten.

Sevdiğiniz yöresel yemeğiniz var mı?
Çok o kadar çok ki. ‘Plov’un yani pilavın her türlüsünü. Kişmişli (küçük çekirdeksiz üzümlü), evelikli (bir nevi ot) çekme, dövmeç, içli kete çok severdim.

Çocuklar Duymasın’da ‘Iğdır’ın Al Alması’ Azeri türküsünü söylemiştiniz. Şarkı söylemeyi profesyonel olarak yapmayı düşündünüz mü?
 Benim kız kardeşim şan bölümü okudu. Ben ne zaman bir şey mırıldansam, ‘Abi sen istersen söyleme, kötü söylüyorsun’ deyip moralimi bozardı. Sanırım bilinçli olarak yapıyordu. Onun önüne geçmeyeyim diye. Öyle bir iddiam yok, kendi kendime mırıldanırım. 

Bence güzel sesiniz…

Konuşma sesim fena olmayabilir ama şarkı söylerken bilmiyorum. Ama popçular gibi değil daha tok bir sesim var.

Tamer Karadağlı: 50 yıla çok hayat sığdırdım

Türkü dinlemeyi sever misiniz?
Türküleri çok seviyorum. Çok önemli hepsinin altında bir hikâye var. Her yöreden. Askerde iken çok dinlerdim.

Unutamadığınız askerlik anınız var mı?
Yüzlerce var her askere giden gibi. Ben güzel geçirdim. Birçok insan hatırlamak istemez. Ama bir şeyler katıyor. Hayatın başka bir sayfasını okuyorsun. Güzel anılarım oldu. Şimdi anlat deyince gelmiyor aklıma.

Kaç yaşındayken askere gittiniz?
27 yaşında bakaya gittim ben. Bakaya asker kaçağı demek aslında. Okulu bitirdikten sonra Amerika’ya gidip gelecektim. Pasaport çıkarırken askerlik için karar aldırmak gerekiyor. Tamam dedik. Meğerse 1 sene sonra teslim olmak gerekliymiş. Onu ben bilmiyordum. Dolayısıyla kaçırdım ben. Mahkemeye çıkıyorsun savunma yapıyorsun. Bakaya birliği Amasya’daydı ben gittikten 2 hafta sonra Volkan Severcan geldi net hatırladığım anılardan. Kafa kafaya uyuduk. Bu camiadan önce arkadaşız. 

Şuan gerçekleşse mutlu olacağınız bir şey var mı?
Şuan zaten mutluyum. Çok büyük beklentilerin içinde olmamak gerek. Hayatın getirdiklerine şükür etmek gerek. Beklentiler gerçekleşmezse mutsuzluk başlıyor. Ben çok mutlu bir hayat yaşadım. Elimde olan şeylerle yetinmeyi öğreniyorum. Melek gibi bir kızım var onunla çok mutluyum. Kurduğum hayallerin çoğunu gerçekleştirdiğim için şanslıyım. 

Kendinizi beğenir misiniz? Sevmediğiniz yönünüz var mı?
Sevmediğim birçok yönüm var. Herkesin beğendiği kadar beğenirim. Defolarım var. Beni ben yapan hatalarım. Hatalarından ders almalı. İyi yada kötü bir şey çıkarıp hayatına katmalı. Her şey insan için. Olgunlaşmak böyle bir şey.

Tembellikleriniz var mıdır?
İş yapmadan duramam gibi durum yok. Çalışmak zorunda olmasam çalışmam ki. Hayat koşullarından dolayı çalışıyoruz. Hepimiz keyif alarak yapmaya çalışıyoruz. Sevmeden yaptığınızda karşılığını alamazsınız.

Tamer Karadağlı: 50 yıla çok hayat sığdırdım

Sinema Kralı ve Kraliçesi yarışmasının jüri üyeliğini nasıl kabul ettiniz? Nelere dikkat edeceksiniz?
Ciddi hazırlandıklarını gördüm ve kabul ettim. Jüri olmamı istemeleri de gurur verici bir şey. Dikkat edeceklerim her şey aslında. Fiziksel özellikleri, duruşları, yetenekleri, konuşmaları, tavırları bu iş bir bütün. Sadece güzel ve yakışıklı diye oyuncu olamaz. Onun üzerine ne koyduğu önemli. Oyunculuk sadece güzellik değil.

Mesala Miss Turkey’den 1.oluyor ve başrolde görüyoruz hemen. Daha yetenekli biri var iken yerine gelebilecek.
Bazen de yok. Miss Turkey ile oynadım. Adı da Pınar Altuğ. Birçok oyuncuyum diyene taş çıkarır. Her güzel olan yetenekli olacak diye bir kural yok ama. Güzel olduğu içinde yeteneksizdir diyerek genelleyemeyiz. Pınar ile birbirimizi tamamlıyorduk. Akıllı bir kız hemen her şeyi kapıyordu. Azra Akın dünya güzeli idi 2 sezon onunla Yağmur Zaman’ında oynadım. Çok keyifliydi.

Oyunculuk doğuştan gelen bir yetenek mi yoksa eğitim almak gerekli mi?
Eğitim yetenek katmıyor. Üzerinizdeki çapakları temizliyor. Vizyon kazandırıyor. İmkân varsa eğitim almalı. Eğitimli oyuncunun farkı oluyor. Alaylı olup kendini bu mesleğe adamış ve hakkını vermiş ve eğitimini alsa da bir işe yaramayan da bir sürü kişi var.  

Tamer Karadağlı: 50 yıla çok hayat sığdırdım

İYİ BİR BABA OLMAYA ÇABA GÖSTERİYORUM

Nasıl bir babasınız?
 Benim buna cevap vermem doğru olmaz Zeyno’ya sormamız gerek. 

Sizin olmaya çabaladığınız kuralcı mı, hoşgörülü bir baba mı?
Şöyle bir babayım demek doğru olmaz. İyi bir baba olmaya çaba gösteriyorum. Çünkü Zeyno ile aramız çok iyi. Son derece sosyal, konuşkan ve güler yüzlü çok tatlı bir kız. Ayrı anne baba sendromu yaşayan bir çocuk hiçbir zaman olmadı. Biz o dengeyi güzel kurduk annesiyle. Çok mutlu bir çocuk. Sevildiğini çok hisseden ailede sevilen bir çocuk. Biz her anne babanın kuralları gibi kurallarımız var. Ama despot bir baba değilim.

Birlikte zaman geçirdiğinizde Arzu Hanım da size eşlik ediyor mu?
 Bazen ikimiz tek zaman geçiririz. Arzu da bize eşlik eder müsait oldukça. Birlikte yemeğe sinemalara gideriz. Güzel vakit geçiriyoruz.

Hiç tartışıyor musunuz Arzu Hanım’la?
 Neden tartışalım. Bizde öyle şeyler olmuyor. Tartışacağımız her şeyi 10 yıl önce tartıştık.

Bu hayatta önceliğiniz nedir?
Önce Zeyno sonra diğer her şey...

Özgür Ozan ile yani Selami ile görüşüyor musunuz?
Telefonlaşıyoruz arada. Çekime ziyarete gitmiştim. Figürasyon oynamıştım. Gitmişken jest oldu.Çok severim Alo dediğimiz an gülmeye başlarız. Çok şey paylaştık. Özgür’ün hayatını zehir ederdim ben arabasını sıkıştırırdım, trafikte bir anda fren yapardım çarpsın diye polis çağırıcım diye tehdit ederdim. İngiltere’de bir gün polisin önünden geçerken durup bakıp bir anda koşmaya başlayacağım derdim. Yapma sakın sakın mahpuslara atarlar bizi. Hayatım onu korkutmakla geçti. Çok iyi bir partnerdi. Özgür’e bakınca gülesi gelir insanın. Pozitiftir. Oyunculuğunu çok beğenirim.

Tamer Karadağlı: 50 yıla çok hayat sığdırdım

30 YILDAN BERİ MOTOSİKLET KULLANIYORUM

Çılgın birisiniz…
 Tabii ki neler yapıyordum neler!.. Özgür Ozan ile çok uğraşırdım. Yazın 35 derece sıcakta koltuk ısıtmasını açardım. Trafikte şimdi basmaya başlayacağım gaza ve ellerimi bırakıp gözlerimi kapatacağım diye korkuturdum.

Hobileriniz var mı?    
 Motosiklete binerim. Havalar güzelken gezmeyi severim. Türkiye motosiklet ülkesi değil ama kullananların eğitim alması ve kask takması gerekli. Ben 2 sene önce ciddi bir kaza yaptım. Üzerimdeki kıyafetler ve kaskım iyi olmasa ölümcül bir kaza olabilirdi.
Nerelere gittiniz motosikletle?
 Avrupa’ya gittim. Amerika’da kiralayıp yol yaptık. Bizim bir grubumuz var. Eğitimli olarak 30 yıldır kullanıyorum. Uzun yol motorlarımız var. Öyle bir Bebek’e gidip gelelim değil yani.

TÜRK TELEVİZYONUNUN MİHENK TAŞIDIR

Taş fırın erkeği Halûk rolünün üzerinize yapışmasından rahatsız mısınız?
  Yıllarca keyifle oynadım. Sevgiyi ve şöhreti bu dizi sayesinde kazandım. Böyle bir şey söylemek ikiyüzlülük olur. Nimetlerinden yararlanacaksın, külfetlerine katlanmayacaksın. Bu kadar insanların sevgisine mazhar olmak. Televizyon öyle bir şey, rol üzerinize yapışsın diye uğraşırsınız. Demek ki, inandırıcı oynamışım insanlar teveccüh gösteriyor.

Siz bir daha ne zaman görürüz ekranlarda?
Canım ne zaman isterse

Halûk kadar sizi etkileyen bir rol olmadı mı?
Çocuklar Duymasın’ı ayrı tutmak gerek. Türk televizyonunda mihenk taşıdır. Tekrarlarıyla bu kadar çok izlenen dizi yoktur. Her bir tekrarı 80 kere oynayan bir iş yok. 2002’de çekmeye başladık. 15 sene geçti. Bir kanalda gösteriliyor aynı şekilde tepkiler alıyoruz, bu çok özel bir şey. Başka projelerle eşit tutmak olmaz. Gönlümde çok ayrı bir yerde. Herkese nasip olmayan bir iş, 7’den 70’e herkesin izlediği. Sakıp Sabancı sete gelmişti, kaçırmadan izlermiş. Parti liderlerinden izleyenler vardı. Herkesin hayatından bir şeyler bulduğu bir dizi.

Şimdiki dizilerde aynı tat yok gibi. İzlediğiniz var mı?
 Takip ettiğim yok. Her türlü dizi olmalı. Çok sert entrikalı diziler var. Keşke Çocuklar Duymasın gibi olsa, çünkü o bir liman. Ailecek izlenebiliyordu.

Sanki Seksenler’de o tat var biraz…
 Aynı yapımcı yine Birol Güven. Zaten Çocuklar Duymasın’da biz seksenler konseptli bir bölüm çekmiştik ve çok tutmuştu. Seksenler’in çıkış noktası oldu. Başka bir dizi çıktı. Bereketli bir dizi Çocuklar Duymasın.

Survivor’da Furkan’ı izliyor musunuz?
 Bir iki defa seyrettim. Gayet başarılı.

Görüşüyor muydunuz sık sık?
 Tabii ki. Özel bir çocuk. Çok güzel yetişti. Hem sette büyüdü hem ailesi güzel büyüttü. Hâlâ 11 yaşındaki hâli gibi. Hep arar sorar. Saygısından hiçbir şey kaybetmedi. Çok efendi bir çocuk. Survivor’da da öyle oynamıyor. İzlediğim kısımlarda kazandı ve onunla aynı heyecanı hissettim. Gönlümde yeri başka ve her zaman öyle olacak, oğlum gibidir. Çok sportmen. Babadan altyapı var. Neler yaptırıyordum set aralarında; koşturur, şınav çektirirdim. Dayanıklı bir çocuk.

Sizin Furkan’ın Survivor’a gideceğinden haberiniz var mıydı?
 Yok, sürpriz oldu bana da. Gazeteden öğrendim.