Tgrt Haber
Ramazan Vuslat
Ramazan Vuslat
14 Ocak 2014 14:18

Erdoğan, 'Acırsanız acınacak hale gelirsiniz'

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, 'Acırsanız acınacak hale gelirsiniz. Ancak bu bünye, kendisini sinsi virüslere teslim edecek kadar zayıf bir bünye değil' dedi.

Erdoğan, 'Acırsanız acınacak hale gelirsiniz'
Başbakan, recep tayyip erdoğan, erdoğan grup konuşması, erdoğan, acırsanız, acınacak hale gelirsiniz,

AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, partisinin TBMM Grup Toplantısı'ndaki konuşmasına, geçen pazar günü idrak edilen Mevlid Kandili'nin Türkiye ve İslam dünyası için hayırlı olmasını dileyerek başladı. Konuşmasında gündeme ilişkin görüşlerini ifade eden Erdoğan, "Yeni anayasayadaki çalışmada HSYK belli yere gelmişti. Eğer muhalefet anayasa değişkiliğini beraber yapalım derse, biz yasa teklifini dondururuz, gerekirse Genel Kurul'a indirmeyiz. Bugünkü görüşmeler burada belirleyicidir. Anayasa değişikliği, yasa değişiklinin çok çok ötesinde bir olaydır. Parlamento çiinde grupların kendi gücüne göre aynen RTÜK'te olduğu gibi, sayılarına göre HSYK içinde onlar da temsil edilme imkanı bulacaklardır, bulabilirler. Biz bu teklife sıcak akıyoruz. Böyle bir adımı atabiliriz. Hatta Hakimler Kurulu'nu ayrı, Savcılar Kurulu'nu ayrı planlayabiliriz. Bir kaç maddelik anayasa değişkilğini geçirmemiz halinde, yasal düzenleme çalışmasını dondurur ve yolumuza anayasa değiykilği ile devam ederiz" diye konuştu.  
Başbakan Erdoğan, bütçe görüşmeleri ve yurt dışı temasları nedeniyle 3 Aralık'tan bu yana grup toplantılarını yapamadıklarını ifade ederek, "Bu bir buçuk aylık süre içinde demokrasimize yönelik en büyük, en ağır ve aynı zamanda en ahlaksız darbe girişimine tevessül edildi" diye konuştu. İstanbul merkezli operasyonun başladığı 17 Aralık'ın, Türkiye'nin demokrasi ve hukuk tarihine kara bir leke olarak geçtiğini vurgulayan Erdoğan, şunları söyledi: "17 Aralık komplosu, hazırlık aşaması, uygulama şekli, içeriden ve dışarıdan aldığı destek ve talimatlar boyutuyla diğer tüm darbe girişimlerini geride bırakmış; millete, devlete ve demokrasiye yönelik ihanet hareketi olarak kayıtlara geçmiştir. 17 Aralık sabahı İstanbul ve Ankara'da belli merkezlere baskın yapılıyor, belli şahıslar gözaltına alınıyor, bilgilendirilmesi gereken sorumlular bilgilendirilmiyor, yargı ve emniyet içindeki bir örgüt son derece hukuksuz bir biçimde, tamamen gizli olarak yürüttükleri soruşturmaları mahalli seçimlere 3.5 ay kala, yani son derece manidar zamanda düğmeye basmak suretiyle başlatıyorlar. Bunun geçmişine baktığımız zaman, 1 yıl, 2 yıl, 3 yıla kadar uzanıyor. Aklınız neredeydi? Bunca zamandır bu adımları niye atmadınız? Demek ki burada niyet apaçık ortada. Operasyonun başlamasıyla birlikte ihanet projesinin paydaşları da harekete geçiyor. Malum medya sabah saatlerinden itibaren kendilerine servis edilen, gizlilik kaydı olan bu fotoğraf ve görüntüleri yayımlamaya başlıyor. Muhalefet partileri, daha meselenin ne olduğu anlaşılmadan hükümete yönelik saldırılara başlıyorlar. Belli sermaye çevreleri harekete geçiyorlar. içeride ve dışarıda belli odaklar harekete geçiyorlar. Şantaj çeteleri acayip çalışıyor, ihanet şebekeleri el ele, birlikte çalışıyor. Akşam olduğunda adeta soruşturma, sorgu tamamlanıyor, adeta mahkeme süreci tamamlanıyor ve zanlıların tamamı ve onlarla birlikte bakanlarımız, hükümetimiz suçlu ilan ediliyor. Düşünebiliyor musunuz, 25 çuval gelecek, bu çuvallar mühürlü, bu çuvallar açılmadan bunlarla ilgili anında adım atılacak. Böyle bir şey olabilir mi? Bu işin nasıl yürüdüğü, nasıl organize edildiği, nasıl yürütüldüğü çok açık net ortada. Sabah operasyon yapılıyor, 12 saat sonra infaz tamamlanıyor, zanlılar hakkında hüküm veriliyor. Zanlıların tamamı yakınlarıyla birlikte adeta linç ediliyor." Başbakan Erdoğan, çok yoğun karalama kampanyası, yoğun dezenformasyon, yoğun algı operasyonu, içeriden ve dışarıdan ağır linç hareketini hükümete yöneldiğini belirterek, "Her şey hazırlanmış, görev dağılımı yapılmış, kimin nerede duracağı, ne yapacağı, hangi vazifeyi yerine getireceği tek tek belirlenmiş. Sosyal medyada operasyon başlatılmış, yazılı görsel medyada görev dağılımları yapılmış, talimatlar verilmiş, kalemler verilen emirleri kağıda dökmeye başlamış" dedi. Milli sermaye çevrelerine mesajlar gittiğini, uluslararası basına yabancı dilde yoğun dezenformasyon yapılmaya başlandığını, uluslararası kuruluşlara, uluslararası kamuoyuna yalan yanlış bilgiler aktarıldığını, ekonomiyi etkilemek üzere piyasalara ve piyasa oyuncularına kötümserlik pompalandığını ifade eden Erdoğan, şöyle devam etti: "Bu ihanet operasyonunda maşa olarak kullanılan örgüt, tüm taraftarlarını harekete geçirmiş, hükümete karşı bir kampanyanın fitilini ateşlemiş. Bir anda itibarsızlaştırma girişimleri başlamış. İftira, itham, yalan, tehdit, korkutma, sindirme, şantaj, her ne varsa devreye alınmış. Yolsuzluk kisvesi altında, yolsuzluk süsü verilerek, bir anda Türkiye'de büyük bir belirsizlik, kaos ortamı oluşturmak için ne gerekiyorsa, hangi araca ihtiyaç varsa hepsi harekete geçirilmiş. Aylardır, hatta yıllardır hazırlığı yapılan bir senaryo, kirli plan seçimlere 3.5 ay kala devreye sokulmuş." Erdoğan, 17 Aralık sabahından itibaren gelişmeleri son derece soğukkanlılıkla takip ettiklerini belirterek, "Çünkü bu bizim için ilk değildi. Daha önce de bunları bize yaptılar. Eğer soğukkanlılığımız olmasaydı, telaşa kapılmış olsaydık bunlara hizmet etmiş olurduk" dedi. Tedbirlerini çok hızlı bir şekilde aldıklarını anlatan Erdoğan, bu tür senaryolara karşı daha önce defalarca dikkat çektiğini, hükümete karşı çirkin eylemlere girileceğini, 30 Mart seçimlerinde AK Parti'nin birinci parti olacağını görenlerin çirkin yollara tevessül edebileceğini birçok kez ifade ettiğini söyledi. "17 Aralık, işte bu öngördüğümüz çirkin girişimin, çirkin tezgahın tezahür ettiği tarih oldu" diyen Erdoğan, şöyle konuştu: "Bu tezgahı kuranlar, bu tezgahı uygulamaya koymak isteyenler birkaç yerde yanlış yaptılar, kendilerini ele verdiler. Milletin ferasetini, milletin demokrasiye ve seçilmiş hükümete muhabbetini hesaba katmadılar veya katamadılar. İlk andan itibaren kamuoyu algısını esaret altına almaya yönelik yoğun operasyonlara rağmen, aziz milletimiz yapılanı gördü ve ilk andan itibaren bu tuzağa karşı tavrını çok net olarak ortaya koydu. 17 Aralık sonrasında Samsun, Ünye, Fatsa, Ordu, Görele, Giresun, Trabzon, Sakarya, Manisa ve ilçelerinde, İzmir'de, Ankara ve İstanbul'da halkımızın normalin üzerinde farklı bir heyecanla desteğine, teveccühüne şahit olduk. Türkiye'nin her ilinden mesajlar aldık. Türkiye'nin 81 ilinden, hatta dünyanın sayısız şehrinden dostlarımızın, kardeşlerimizin bize hayır dualar ettiğine şahit olduk. Hem aziz milletimiz hem de dünyadaki dostlarımız, kardeşlerimiz, sevenlerimiz yapılanın komplo olduğunu, darbe girişimi olduğunu, hükümetimize yönelik operasyon olduğunu gördüler ve Allah onlardan razı olsun hepsi de yüreklerini ortaya koydular. Bu tezgahı tertip edenlerin hesaba katmadığı başka bir şey vardı. Yolsuzluk iftirasıyla hükümeti yıpratalım derken, başka hesaplarını da görmek istiyorlardı. Adeta 'bir taşla kuş katliamı yapabilir miyiz' diyorlardı. Türkiye üzerine kimin ne hesabı varsa, nasıl çirkin emeli varsa bu operasyonun içine dahil ederek, arzularını yerine getirmeye çalıştılar. Seçim öncesinde hükümeti yıpratmaya çalışırken 'Türkiye'nin ekonomisini de alt üst edelim' dediler. 'Faizleri yükseltip eskisi gibi kazanalım' dediler. 'Türkiye'nin dış ticaret hamlelerini bozalım' dediler. 'Türkiye'nin enerji politikalarını sarsalım' dediler. '2023 hedeflerini, istikrarlı yürüyüşü engelleyelim' dediler. 'Türkiye'nin küresel ölçekteki projelerini sekteye uğratalım' dediler. 'Mavi Marmara'nın, Mısır'da dik duruşun, İran'da, Irak'ta ilkeli dış politikanın, Suriye'de insani tavrın, Filistin'de vicdani itirazın intikamını alalım' dediler. Dünyada artık sesi çok çıkan, adaletin ve vicdanın sesi haline gelen, itibarı her geçen gün artan 'Türkiye'nin yükselişini durduralım' dediler. Özellikle 'çözüm sürecini bozalım, bu ülkede yeniden kan akıtalım, yeniden gençlerin ölmesini ve öldürmesini sağlayalım' dediler. Bir tek operasyon paketinin içine bütün bu kirli niyetlerini koydular ve o tuzak ayaklarına dolaştı. Şimdi çıkıyorlar bize dış mihrakları soruyorlar. Allah aşkına soruyorum, bu operasyon eğer başarıya ulaşmış olsaydı, darbe girişimi başarıya ulaşmış olsaydı kazanan kim olacaktı?  
Bu operasyondan Türkiye'nin, aziz milletimizin kazanacağını iddia edecek bir tek aklıselim sahibi bulabilir misiniz? Faiz lobilerinin, silah lobilerinin, savaş ve kaos lobilerinin kazanacağı bir operasyonun yerli olabilme, milli olabilme ihtimali var mı?"  Erdoğan, 17 Aralık operasyonun; milli olan ne varsa ona kastettiğini, Hükümete, milli iradeye, Halkbank'a, milli bankaya kastettiğini, milli dış politikaya ve çıkarlara, milli birlik ve kardeşlik sürecine kastettiğini söyledi. Operasyonun, MİT'e de kasttettiğini belirten Erdoğan, "Bu ülkenin milli istihbarat teşkilatı, Suriye'deki Türkmen kardeşlerimize yardım ulaştırmaya çalışıyor, Adana'dan bir savcı bunu engellemek için elinden geleni yapıyor" diye konuştu. Dünyanın hiç bir yerinde bir yargı mensubunun, kendi ülkesinin istihbarat teşkilatına husumet beslediğine şahit olunamayacağını kaydeden Erdoğan, şöyle konuştu: "Reyhanlı'daki olaylar olduğu zaman bu beyefendi, Adana'dan kalkıp Reyhanlı'ya gitmemiştir. 7 günün ardından oraya gitti. 7 gün senin aklın neredeydi? Reyhanlı'da o kadar insanımız şehit edildi, niye gitmedin oraya? Sormazlar mı? Ben buradan hatırlatıyorum, hadi ilgili olanlar bunu incelesinler, bunun da üzerinde dursunlar. Türkiye maalesef bunları yaşadı. Bir ülkenin istihbarat teşkilatının hasmı, sadece sadece harici düşmanlardır, dahili değil. Milli bir teşkilata yönelik hasmane tutum kesinlikle milli olamaz. Bir savcı Adana'dan kalkıp Hatay'a MİT'in insani yardım operasyonunu engellemek üzere geliyorsa o savcı yasaları çiğnemiştir, milli çıkarlara kastetmiştir. Açıkca söylüyorum: Kendi ülkesine değil, ülkesinin düşmanlarına maşalık etmiştir. Neden yapıyorlar bunu? Kendi ülkelerinin milli kurumlarını neden hedef alıyorlar? MİT'in yasasına baktığınız zaman, 26. madde çok açık, net ortadadır. Ne yapacağı orada bellidir. Aziz Türk milleti değil, mensubu oldukları örgütten emir ve talimat alıyor ve öyle hareket ediyorlar. Uluslararası kirli odakların elinde oyuncak olmuş, maşa olmuş bir örgüt, adeta efsunladığı mensuplarını kendi ülkelerinin aleyhine yönlendiriyor. Siz kimsiniz ki bu ülkenin, milletin milli istihbarat teşkilatına karşı düşmanca tutumlar içine giriyorsunuz? Kamuoyunun gözü önünde yayın yoluyla, manşetlerinde, sayfalarında, ekranlarında suç işleyenler ifadeye çağrı çağrılmazken, köşe yazarları her gün ifadeye çağrılıyor. Benim ifadelerimi manşete çekti diye, gazete yöneticileri ifadeye çağrılıyor. Hani siz bunlardan muzdariptiniz, dertliydiniz, ne oldu şimdi size? Bir savcı çıkıp sadece iddialar üzerinden, sahte ihbarlar üzerinden demokrasiyi katletme, ekonomiyi durdurma, ülkeyi kaosa sürükleme cüretinde bulunabiliyor. Bugün artık geçmişteki bazı yargılamaların da üzerinde çok büyük soru işaretlerinin oluştuğunu daha net olarak görüyoruz. Sahte ihbar mektuplarıyla, yasadışı dinlemelerle, sahte delillerle tasarlanmış ve ayarlanmış bir kısım yargı mensuplarıyla insanların nasıl mahkum edildiklerini bugün çok daha belirgin şekilde görebiliyoruz. Bütün bunlar hukuk, adalet saikiyle, vicdan saikiyle değil, tamamen örgüt saikiyle yapılıyor. Bununla ben yargının tümünü asla zan altına alamam. Bunun içinde yürütme de var. Bunlar müşterek yapılıyor, bir dayanışma içerisinde yapılıyor. 17 Aralık'tan bugüne kadar, devletin kurumları içinde nasıl çark kurulduğu, nasıl bir örgütsel yapılanmaya gidildiği net olarak ortaya çıktı. Göreceksiniz, bundan çok daha fazlası ortaya çıkacak. Biz diyorduk ki dünyaya yönelik, muasır medeniyetler seviyesinin üzerine ülkemizi nasıl çıkaracağız, buna yoğunlaşalım. Bütün gayretimizi, enerjimizi, herşeyimizi buraya verelim ama maalesef içeride de ister istemez, şimdi buraya da biraz enerji harcamak durumunda kaldık. Çünkü biz bunları meydana çıkarmak zorundayız. Kim olursa olsun, artık olayın aslı şudur: Acırsanız acınacak hale gelirsiniz. Nasıl bir takiyenın, kokuşmuşluğun, çürümüşlüğün hüküm sürdüğü ortaya çıkacak. Malezya'da beraberimizdeki medya mensuplarına da ifade ettim: Virüs vücuda girmiş, sinsi bir şekilde yerleşmiş, çoğalmış, bir anda vücudu esir almak üzere harekete geçmiş. Ancak bu bünye, kendisini sinsi virüslere teslim edecek kadar zayıf bir bünye değil." Başbakan Erdoğan, tarihi incelediklerini ve tarihte de bunu gördüklerini vurgulayarak, "Büyük Selçuklu Devletinde Haşhaşiler denilen gözü dönmüş gizli bir örgütün devlet bünyesini nasıl esir almaya çalıştığını, gerektiğinde düşmanlarla nasıl işbirliğine gittiğini, asırlar önce millet olarak yaşadık ve gördük. Türkiye Cumhuriyeti Devleti, bu sinsi virüslere, devlet bünyesini terketmeye yönelik sızıntılara asla geçit vermez ve vermeyecektir" dedi. Erdoğan, grup toplantısındaki konuşmasında geçen hafta Japonya, Singapur ve Malezya'yı kapsayan yurt dışı gezisi hakkında da bilgi verdi. 

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Sonraki Haber Yükleniyor...