Tgrt Haber

"Kayfor 24" ve onun üstüne gelen İsrail kısıtlamaları

9 Nisan 2024 13:17 | Güncelleme :9 Nisan 2024 14:12

Merhaba, değerli okurlarım. Tunceli Munzur Üniversitesi'nin ev sahipliğinde 16-18 Mayıs tarihleri arasında düzenlenecek Türkiye'nin en önemli forumlarından biri olan Uluslararası Kamu Yönetimi Forumu'na (KAYFOR 24) oturum başkanı olarak katılacağım. 

Bu toplantı öncesi, sizler için bu yazıyı kaleme alıyordum ki önüme, Türkiye’nin bazı ürünlerde İsrail’e dış ticaret kısıtlamaları getirdiği haberleri düştü.

Ayrıntıları okurken, benim de panelde değineceğim konular olduğundan, bu yazıda da bunlara biraz değinmek istedim.

Ancak öncesinde şunu vurgulamak istiyorum: Bu forum önemli; çünkü kamu yönetimi disiplini ve kamu yönetimi teşkilatı konularında siyasal, sosyal, ekonomik ve kültürel boyutlarda temel dinamikleri inceleyerek, yeni sorunları ve tartışma alanlarını belirleyecek bir forum bu.

Bu forum ayrıca, politika üretme sürecinden çıkan kurumsal yapıları ve bu yapıların kamu yönetimine getirdiği yeni yaklaşımları tartışmayı da amaçlıyor. İşte tam da bu yüzden bu forum benim için "dış ticaretin bir politika aracı olarak kullanılabileceği konusu"nun tartışılabileceği bir forum olma potansiyeli taşıyor.

Aslında benim de ele alacağım konu tam da buydu zaten. Ve şu soruları tartışmak istediğim bir mecra olması dolayısıyla bu forumu önemsiyorum:

"Kamu yönetimi disiplini dış ticarette kullanılabilir mi?", "Uluslararası politikalar dış ticaret ile şekillendirilebilir mi?" 

Bu soruların cevabı, hem evet hem de hayır!

Türkiye'nin İsrail'e uyguladığı ticaret kısıtlamaları uluslararası bir tepki yaratabilir mi?

Türkiye'nin İsrail'e getirdiği bu son uluslararası ticaret kısıtlamaları, İsrail'in Gazze'ye uyguladığı politikaları protesto etme amacı taşıyor. Ancak, bu kısıtlamaların sadece ekonomik etkileri değil, aynı zamanda uluslararası alanda baskıları yoğunlaştırma potansiyeli de bulunuyor.

Ticaret kısıtlamalarının İsrail'in Gazze'ye uyguladığı politikaları sorgulama ve değişime zorlama amacı taşıdığı açık. Bu kısıtlamaların İsrail'de kamuoyunu harekete geçirerek, uluslararası baskıların artmasına katkı sağlayabileceğini düşünüyorum.

Ancak, bu tür adımların uluslararası ilişkilerde nasıl bir etkiye sahip olacağı ve hangi sonuçları doğuracağı tartışmalı bir konu. Başarı sağlayabilecekken, geçmiş deneyimler, karşı bir tepki getirme durumu gelişebileceğini de göstermekte.

Özellikle, Türkiye'nin bu tür politikalarla uluslararası arenada nasıl bir rol üstleneceği ve bu adımların hangi stratejik hedeflere hizmet ettiği önemli bir soru işareti olarak duruyor. Buna karşın bu tür adımların uluslararası baskıları yoğunlaştırma potansiyeli taşıdığı da açık bir şekilde görülüyor.

Ben, Türkiye'nin İsrail'e uyguladığı ticaret kısıtlamalarının sadece ekonomik etkilerle sınırlı kalmayabileceğini, uluslararası baskıları yoğunlaştırma potansiyeli taşıdığını da düşünüyorum. Fakat, bu tür politikaların uzun vadeli etkileri ve sonuçları henüz netlik kazanmış değil. Bu nedenle, uluslararası ilişkilerdeki bu tür adımların dikkatle takip edilmesi gerekiyor.

Kısıtlamalarla beraber uluslararası kamuoyuna baskı oluşturmaya çalışmak, sürecin Türkiye’nin dış diplomasisi açısından da destekleyici olabilir. Özellikle dış ticareti belli konularda kısıtlamaya çalışmak karşıda belli bir baskı oluştururken, imzaladığımız uluslararası anlaşmalar ve bağlı olduğumuz Dünya Ticaret Örgütü nezdinde bazı uyarılar almamıza sebep olabilir. Hatta başka ülkelerin de başka ürünlerinde bize kısıtlama getirmesine sebep olabilir.

Biraz daha açacak olursak, küresel ticaret hacminin arttırılması amacıyla ülkeler tarafından önce 1948 yılında Gümrük Tarifeleri ve Ticaret Genel Anlaşması (GATT) anlaşması imzalanmış, ilerleyen süreçte bu anlaşma yerini 1995 yılında Dünya Ticaret Örgütü'ne (DTÖ) bırakmıştır.

Ülkelerin oluşturduğu bu iki oluşumun amacı, uluslararası ticareti kısıtlayan önlemlerin ortadan kaldırılarak küresel ticaret hacminde artışın sağlanması ve serbest ticaretin ülkeler tarafından benimsenmesini sağlamaktı.

Bu durum karşısında, dış ticarette korumacı politikaları benimseyen ülkeler, başka ülkeleri de alternatif korunma önlemleri almaya itebilir.

Tabii bu durum, Türkiye’nin aleyhine de dönebilir. Bu yüzden, kısıtlamalarla beraber hızlı bir şekilde uluslararası kamuoyunu İsrail aleyhine caydırıcı kararlar almaya teşvik edecek adımları atmamız gerekiyor.  

Türkiye'nin Birleşmiş Milletler ve ABD'ye uygulayacağı diplomatik baskılarla İsrail’e geri adım attırmaya çalışması ve uluslararası ilişkilerde İsrail’i yalnızlaştırma politikası gütmesi, bence daha etkili sonuçlar doğurabilir. Bu adımın etkilerini izleyip, göreceğiz… Haftaya görüşmek dileğiyle..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Mahmut Karahan 12 Nisan 2024 10:34

Hocam makalenizi okudum güzel ama biraz daha ayrıntılı değinseydiniz daha güzel olurdu kanısındayım.ABD burada uygulayacağı politika Avrupa’nın yaklaşımı?geç alınmış bir kararmı yahut iç polikaya etkileri bunun gibi nedenler daha etraflıca konuşulabilir diye düşünüyorum

İbrahim seven 9 Nisan 2024 18:27

Ellerine sağlık hocam çok güzel bir tespit

Sivereli Zaza 9 Nisan 2024 18:19

Yüreğinize sağlık hocam. Muhakkak olumsuz etkileri olacaktır ama Gazze'de uygulanan bu soykırım ve vahşete dünya göz umuyor bizim de artık radikal atmamız gerekiyordu diye düşünüyorum. Selamlar