Irak Türklerinin önde gelen isimlerinden Nefi Demirci'nin ölümünü en iyi anlatan bir cümle kursak sanırım bu 'Bozkurt’un ölümü' olur. Kerkük’ten çıkıp İstanbul’da son bulan yaşam öyküsü adeta Orta Doğu‘daki Türk varlığının izdüşümleri gibi...
Kendisiyle İstanbul’da 'Türk dünyası çalışmaları' çerçevesinde tanıştığımızda da karşımda tam bir dava adamı, inanmış bir Türkmen buldum. Her zaman Irak Türkleri ile ilgili yapılacak projeleri fikirleri ve söylemleri vardı.
"Men özüm Türkem"
Özbeöz Türk olan ve bununla diyar diyar övünen Nefi Demirci, TRT'nin 'Ömür Dediğin' adlı programına 2017 yılında verdiği röportajında "Yalnız kalan şehirdir Kerkük" diyerek bizi Kerkük diyarına, duygusal bir iklime götürdü. "Bugüne kadar Kerkük'e neden dönmediniz?" sorusuna şöyle bir cevap verdi: Kerkük benim çocukluğumun, gençliğimin geçtiği özel insanlarla davamızın şehriydi. Şimdi perişan haldeki Kerkük‘ü görmek istemiyorum. Hep hatırladığım hatıralarda kalsın Kerkük...
Öte yandan şimdilerin Kerkük'ü için "Perdeleri örtük, lambaları sönük, sırtında yılların yükü, hatıraları kırık dökük bir yer olacak orada, adı Kerkük." diyen Demirci, adeta bu kadim şehrin halini resmetti.
Bu dünyadan bir Nefi Demirci geçti
Şehit arkadaşlarını hiç unutmaz, onları tek tek anar hatırlarını paylaşırdı. Darağacında üç fidan, yani Saddam diktasında Necdet Koçak ve arkadaşları... İstanbul’daki yaşayan Türk soylar diasporasında, Nefi abisi ve aksakallısı ansızın geldi bu hayata...
Can Azerbaycan’ın 44 günlük vermiş olduğu vatan mücadelesinde de öyle heyecanlıydı ki her gün yayınlarda bize fikirlerini beyan ederdi. Sanki cephede savaşan bir Azerbaycan Türk askeri vardı karşımızda. Şimdi çok şey yapılacak çok şey yazılacak taziyelerde...
Nefi Demirci'yi her zaman hilalin ucundaki yıldıza benzetirdim. Yıldız gibi parladı yıldız gibi kayıp gitti.
Bu dünyadan bir Nefi Demirci geçti.
Tarih Gazze'de tekerrür mü edecek yoksa baştan mı yazılacak?
İsmail Haniye, ailesinden şehit haberlerini duyunca Allah’a sığınarak karşıladı. 6. ayını aşan Gazze Direnişi aslında bir İbrahim bir İsmail gerçekliğidir. "Oğlun İsmail’i kurban et" emrine, baba ve oğlun kabullenişidir Gazze. Sonrası İsmaillerin değil nice koçların şehadetidir Gazze…Tıpkı binlerce Gazzeli aile gibi Haniyeler gibi…
Mesele sadece Gazze mi?
75 yıllık Filistin işgali ve şimdi yaşanan Gazze katliamında ortaya bir direniş sosyolojisi oluştu. Burada Hamas mücadelesi Müslüman liderler, Arap dünyasının önde gelenleri açısından bize yaşananları özetliyor. Hamas yöneticileri ve aileleri hep hedefte... Ya kendileri ya aileleri katledilmeye devam ediyor. Ortadoğu’da farklı bir eksende olan Hamas yani İslami Direniş Hareketi bize meselenin sadece Gazze’yi savunmak olmadığını gösterdi.
Endülüs ve Kudüs Medeniyeti
Endülüs medeniyetinin sonu: Granada'nın düşüşü ve Kudüs medeniyetinin geleceği Gazze… Aksakallı Tarih Dede bize ders vermeye devam ediyor. 2 Ocak 1492 tarihinde İber yarımadasındaki son Müslüman ülke olan Beni Ahmer Devleti'nin Başkenti Granada (Gırnata) İspanya Krallığı'nın eline geçti. Böylece 782 yıllık Endülüs medeniyeti sona ermiş oldu. Granada kuşatması yaklaşık 90 yıl sürdü. Bölgede 1479 yılında Aragon ve Kastilya Krallıkları'nın birleşmesiyle İspanya Krallığı ortaya çıktı. Tıpkı işgalci İsrail ile ABD’nin Ortadoğu’da birleşmesi gibi… 25 Kasım 1491 tarihinde Beni Ahmer Devleti'nin Meliki Ebu Abdullah Muhammed ve İspanya Krallığı arasında teslim antlaşması imzalandı. Tıpkı Filistin yönetimleri ile İsrail arasında imzalanan anlaşmalar gibi… Varılan antlaşmaya göre Granada teslim olacak, karşılığında Müslüman ve Yahudilere hiçbir şekilde zarar verilmeyecek, kimse zorla Hristiyan yapılmayacak, ezan okunabilecek ve kadılık gibi kurumlara müdahale edilmeyecektir. Tıpkı bugünkü Ramallah’taki durum gibi… 2 Ocak 1492 tarihinde Granada teslim oldu ancak İspanyollar antlaşmaya hiçbir zaman uymadı. Çok kısa zamanda Müslümanlara ağır bir zulüm başladı ve İber yarımadasındaki büyük Endülüs medeniyetinin izleri yok edilmeye başlandı. Bugün Gazze’nin yıkılması gibi…
Ve günümüzü anlatan bir gerçeklik; Endülüs düşerken son sultan Ebu Abdullah'ın annesi Ayşe Sultan'ın dilinden döküldü bu cümleler: "Ağla oğlum ağla... Erkekler gibi savaşmadın şimdi otur kadınlar gibi ağla..."
Gazze’de direniş, erkekler gibi savaşıyor. Evlatlarıyla, torunlarıyla imtihan edilirken savaşıyor. Uzaktan ağlaşanlara rağmen….
Soru şu Gazze düşersen Kudüs medeniyeti ne olur… Ya da tarih Gazze'de tekerrür mü edecek yoksa baştan mı yazılacak?
‘’Uzaklardan seni düşünürüm ey Kudüs
Endülüs’ün sessiz minarelerinden
Yürüyorum sessiz adımlarla sana
Bir yanımda Ayasofya bir yanım Aksa
Bir Selahattin kuşatması sarar beni
Şanlı fetih zamanlarından kalan
Seni düşünürüm seni Kudüs
Miraçta en sevgili ile kalan zamanlardan’’
Kırşehir'in Akpınar ilçesine bağlı Aşağıhomurlu köyünde çobanlık yapan Aydın Battal, 31 Mart Mahalli İdareler Seçimleri'nde muhtar adayı oldu. Bu bizim garip Battal, 300 seçmenli köyden 29 oy aldıktan sonra sitemini sosyal medyadan yaptığı açıklama ve paylaştığı şiirle dile getirince, seçimin akılda kalan başlıklarından biri oldu.
Prof. Dr. Ruhi Ersoy ne güzel anlattı: "Anadolu'nun bir köyünde Gazi Paşa'ya, Doğu Türkistan'a şiirler yazan, oğluna Mete adını veren, Selçukludan kalma bir camiyi restore etmek isteyen Türk irfanı..."
Battal, kalbinden geçenleri şiirle dile getirdi: Anadolu İrfanı, garibanlık, fakirlik ve şiir...
Okumda mı yayımda mı bilmiyorum. Saygıda kusur etmiyorum. Bende ne var; ben kör müyüm, görüyorum. Baldızım, bacanağım istemedi ilk önce beni.
Çekil dedi bu yarışta kimin var? Kime içirecek çayın suyun var? Aklı kesse beni köyden de kovar. Akrabam, dostlarım istemedi ilk önce beni.
Ben köyüme kötü falan diyemem. Köyümü tek kalemde silemem. Mahallem, köylüm istemedi ilk önce beni.
Çoban dedi, muhtarlık yapamaz. Devlet deyip daireye varamaz. Enayi dedi, sağını solunu bulamaz. Baldızım, bacanağım istemedi ilk önce beni.
Sanki rakiplerim uzay bilimci. Benim gibi aynı köylü bilinci. Varsın onlar olsun en baş birinci. Baldızım, bacanağım istemedi ilk önce beni.
Acıyormuş bana fakir diye. Her yere gidemezsin topalsın diye. Beni fakir görme bu kibir niye? Baldızım, bacanağım istemedi ilk önce beni.
Umudum tükendi hayalim bitti. Dünya, gücün Aydın'a yetti. Zaten izlemiyorum o film bitti. Mahallem köylüm istemedi ilk önce beni. Baldızım, bacanağım, Homurlu istemedi ilk önce beni.
Battal'ın paylaşımı sosyal medyada en çok paylaşılanlar arasına girdi.
Seçimlerin tartışmalı iklimine tatlı bir başlık açtı, Aydın Battal. Türk medeniyet sayfalarından biraz Dede Korkut , biraz da Neşet Ertaş... Töreyi bozmayalım biz de aşıklar atışmasına şiirle katılalım….
Bir garip BATTALSIN sen, ey gönlü derya
Dersin, "Okumda mı yayımda mı"
Yayın gergin, okun düzdür ey gönlü derya
Demişler sana Çoban, demişler aman aman
Ayağı aksak, dili tutsak demişler
Ey sen şakıyan garip bülbül derya
Fakir demişler hor görmüşler
Kibir dolu sözler demişler
Ah görseler şu yürek pürü derya
Gözler açıkta kalplerde görmemişler
Ey garip BATTAL üzülme
Boynunu büküp gezme
Her gördüğünü dost bilme
Aşık divanında sana yer vermişler
Aşık KERKÜK-Ü
Güngör YAVUZASLAN
Ve sen şimdi gönlümün içine düşüyorsun Filistin. Ey benim dilimin ucunda bekleyen dilsiz suskunluğum feryat etmeyen sessiz çığlığım. Hadi o en zor sözcüklerle konuşan yalancı coğrafya ORTADOĞU hey..
Olmuyor imkansızsın BARIŞ bu coğrafyada. Şimdi gel demeye varmıyor lügatimdeki kelimeler umut diye yazamıyorum...üç noktalı cümlelerim yetmez anlatmaya da gel desem sana FİLİSTİN. Gelme şehrine küstüğüm KUDÜS gelme.. Bu sevda yaşamak kadar ağır boynuma. Ağır senin tutsaklığın bana..
Ah FİLİSTİN! Orta Doğunun yetim ülkesi. Bir bilsen; ben sevdikçe seni yükseliyorsun yeniden ben sana aşık oldukça sana FİLİSTİN. Aldanma sever gibi duranlara sen; bir yanımızda kangren bir kalp taşıyorlar yalancı dostların...Vurgun yetik…sen sürgünsün ..Gazze de hayallerimi saklıyorum ve Şeria da gözlerimin hayalleri yasak. Prangaya vurdular geçmişimize …yarınlarımız göz altındayız. Ve sakın zamanı yaşa deme bana FİLİSTİN tutsakken ey sevgili..
Oy Acılar ülkesi FİLİSTİN! Sen kanatlarında gökyüzünü taşıyorsun ve özgürlüğü. Oysa yeryüzü kadar tutsağım ben. Yeryüzü kadar cehennem. Bir yanımda Filistin adlı bir çocuk var! düşleri yanık. Bir kolu kesik. Diğerinde yüreğini taşır. Bir yanımda Irak düştüğüm nazlı gelin Beyrut durur! Gözleri kör, sesi sağır…Öte yakamdan ENDÜLÜS tutar ağlarım
Ve ben kör düğümleri atarım sevdaya, yasaklar koyarım kendime de Ne olur cemrem düşme bu mevsim gönlümün Ortadoğu’suna. Her gelen çokça hüzün, her giden Çocuklarca ölüm ekti bu toprağa. Yokluğun denizinde hiçliğe çektim kürekleri ve seyir defterimin her sayfasında, yukarıdan aşağıya ve çaprazlamasına intihar yüklü bir “ayaz” gizli. Döndür adımlarını benden yürek sızım. Görmüyor musun? Bu aşkın rotası bizsizliğe kilitli.
FİLİSTİN! Gözleri ela hüzün çiçeğim. Bu kaçıncı hüzün sonbaharın ardından döktüğüm? Kaç “elveda” daha söylenecek sana barış adına. Gelme diyorum ANADOLUYUM sana dair kanayan yaram var. Evet. Ateşim ama yüreğinde cürmüm kadar yer yakamam artık.
Ah gözyaşı tutsaklığım! Vurun beni bu akşam yoksam Şeria da vurun alnımdan da bu CUMA tutsaksa EL AKSA. Miraç a yükselen sevgili aşkına ey FİLİSTİN. Sevdasına yüzümü sürdüğüm gül. Ben yaralandım yüzlerce acılara yattım geceleri.
Ah FİLİSTİN! Ben senin canında can iken derin ve onarılmaz bir acıdır yaşadığın ; sen bana bu kadar yasaklı ve ben bana bu kadar saklıyken ne olur hesabını sorma bana ayakları kopan FATIMA'nın veremem hesabını..
Sen tüm yokuşları ters çevirip yüreğini özgürlüğe dikiyorsun inatla. Oysa ben koşamam sana …prangalar vurdular bize sana varmayalım diye..
OSMANLI tarihten tutar beni. Zeytin dağından baktığım Beyrut ötesi yakar beni. Bir Kızıl Sultan beklerim seni kimselere vermeyen seni artık. Anla FİLİSTİN! Bağışla! Ben sensiz ölüyorum. tutsaklığına yanıyorum mescidi Aksa'yı kurtaracak Selahattin Eyyüp'ü arıyorum şimdi. Tekrar kurtarsın diye seni Kudüs..
Gönlümün Filistin’i tutsak. Acılara orada bugün aldığımız nefes bize yasak.
Başlarken …Yeni bir heyecan ve farklı bir bakış açısı…
Dünya adeta küçük kıyamete hazırlanıyor. Gazze’de devam eden vahşet ve 3. yılına evrilen bir Ukrayna savaşı. Krizler ve kırılganlıklar bitmeden devam ediyor. Dünya merhamet ikliminde çok uzak bir noktada. Gazze bir vicdan terazisi oldu. Kim iyilikler ikliminde kim kötülükler tarafında karşımızda.
Bizimkisi bir AKSA yalnızlığı
Uzaklardan seni düşünürüm Aksa
İçimde büyüyen Kudüs ile
Sen ki göklerinde kuşlarının secde ettiği
Sen ki toprağının Rukiye durduğu Aksa
Senin dağın değil midir kıyama duran
Rüzgarların eser Zeytin dağından zikri tadında
Ey sen aksa tutsak esir yanımı
Bak yine yollarına düştü Selahattin
Duaları yükselir diyarı İslam’dan
Ağlarsın duyarız seni için için
Bekle bizi Aksa bekle
Endülüs’ün yetim minareleri ile bekle
Bekle Şarki Türkistan’da susan ezanla
Bekle ey Aksa gelen biziz
Diyarı Rum'a baş eğdiren Alparslan ile
Fethin şanlı Sultanı Mehmet ile bekle
Bekle Sina çölünde peygamber rehber eden Yavuz'u
Her yanını imar eden Kanuni ile bekle
Tuğlar dizilecek Horasan ellerinde
Türkün sesi yükselecek Fırat boylarında
Tekbirlerle geleceğiz kapına
Dualarla sana sığınacağız ey Aksa
Dönmeyeniz biz bu yoldan
Can benden de çıksa
Bekle bizi ey Aksa bekle….
….sonra sesler yükseldi kulağımızda feryat etti Gazze’de bir çocuk yine ben ölüyorum diye ey DÜNYA….