Tgrt Haber
29 Eylül 2014 15:47

Seyyahı Fakir Sudan yollarında

10 ülke ve yurt içinde birçok şehirde çekimler yapan Sayyahı Fakir, İhlas Vakfı'nın Sudan'daki organizasyonunu ekranlara taşıyacak.

Seyyahı Fakir Sudan yollarında
Seyyahı Fakir,Sudan

Raşit Ağzıkara'nın gönüllere hitap eden sunumuyla yayınlanan program, ülkenin görülmesi gereken yerlerini, adetlerini ve kültürünü de izleyici ile buluşturacak. Raşit Ağzıkara'nın yapımcılığını ve sunuculuğunu yaptığı program her Salı ve Cuma TGRT Belgesel ekranlarında yayınlanıyor. Afganistan belgeselinin 3. bölümü ise bu Salı ve Cuma TGRT Belgesel'de olacak.

İlk iki bölüm için yayın linkleri:

1.Bölüm

http://www.youtube.com/watch?v=5tsauFJQbhU

2.Bölüm

http://youtu.be/oQ0PEQpDvUw

 İhlas Vakfı yurtdışındaki ihtiyaç sahiplerini sevindiriyor

On ülkede İslami usullere uygun bir şekilde yapılan kurban kesim faaliyetleri her sene ihtiyaç sahiplerini sevindiriyor.  İhlas Vakfı, hayırseverlerin bağışladığı kurban vekâletleri ile Türkiye başta olmak üzere Somali, Afganistan, Etiyopya (Habeşistan), Yemen, Filistin, Suriye, Sudan, Moritanya, Kenya ve Hindistan'da Müslümanların evine kurban eti girmesini sağlayacak. Telefon ya da online olarak vekalet vermek mümkün.

Online vekâlet: www.ihlasvakfi.org.tr

Telefon: 0212 451 49 00

Seyyahı Fakir'in Afganistan izlenimleri

Hindikuş dağlarının ardında Afganistan'ın kuzeyindeki Şıbırgan eyaletine ulaşıyoruz. Ziyaret edeceğimiz yer Şıbırgan'a yaklaşık 15 kilometre uzaklıktaki Kızılayak köyü. Rusların yaptığı zulmü hala üzerinden atamamış Afgan halkı. Kimi yerlerde mücahidlerin vurduğu tanklar duruyor. Arabayla giderken nereye baksak çalışan insanlar var.Seyyah-ı Fakir Evliya Çelebi'den esinlenerek Seyyah-ı Fakir ismiyle 1 yıldır hem dünyayı hem de Türkiye'nin farklı beldelerini köylerini şehirlerini geziyoruz. Bunların arasında bizleri en fazla etkileyenlerden birisi de şüphesiz ki Afganistan gezimiz oldu. 4 kişilik bir ekip ile 1 hafta geçirdiğimiz, insanlarıyla ağlayıp güldüğümüz, İhlas Vakfı'nın Kurban faaliyetlerine de şahit olduğumuz bu 1 hafta İstanbul'da bir saatmiş gibi geçiyor lakin orada 1 yıl gibi geçti. 3 bölümlük belgeselimiz TGRT Belgesel ekranlarında yayınlandı. Orada yaşadıklarımızı 'Akademik Perspektif' dergisinde de paylaşmak istedim.

YOLCULUK ZAMANI

Sabahın ilk saatlerinde düştük yollara. Şöyle uçaktan son bir kez bakıyorum ve iç çekiyorum; Ahh İstanbul, gecesi ayrı, gündüzü ayrı güzel… Neyse gideceğimiz yer Afganistan'ın başkenti Kabil yol dualarımızı okuyup uyuyoruz zira yarın zorlu bir gün bizi bekliyor… Yaklaşık 6 saat süren uçak yolculuğunun ardından nihayet Kabil'e ulaşıyoruz.

Havaalanının içinde, şehir merkezine götüren otobüsler karşılıyor. Nereye gittiğini bilmeden biniyoruz ve 1 dakika bile sürmüyor meğerse havaalanı dışına kadar ring yapıyormuş. Nereden bilelim kocaman bir otobüstü. Neyse Pakistan zamanından kalma bir taksi ile kalacağımız yere gidiyoruz. Afganistan gezimiz boyunca bize rehberlik yapacak Mustafa Mahdum ve yardımcısı Hafizullah Serveri bizi paşalar gibi ağırlıyor. Sağolsunlar epey kahrımızı çektiler…

Ve artık şehri tanıma zamanı… Düşüyoruz yollara…

İstanbul trafiği mi dedi birisi! Aman ha sakın şikayet etmeyin Kabil'deki trafik taş çıkarır İstanbul'dakine… Görmeniz lazım!!!Seyyahı Fakir Sudan yollarında

ŞAH DU ŞEMŞİR CAMİİ

Kabil'in merkezindeki ilk durağımız Leys İbni Kays Hazretlerinin kabri oluyor. Şah Du Şemşir Camiisi de kabrin tam karşısında.

Güvercinler olmazsa olmaz zaten. Güzel hayvancıklar da nasiplerini yiyor… Onca trafiğin arasında inci gibi duran kabristana girelim artık…

Kabil'in Eyyûb Sultanı, Şah du Şemşir hazretleri. O da Halid bin Zeyd gibi mücahid bir sahabe… Asıl adı Haris, Hazret-i Osman devrinde buralara kadar geliyor, taliplere ilim ve edep öğretiyor. Kafirlerin baskısı artınca elini kılıçlarına atmaktan çekinmiyor. Kılıçlarına diyorum çünkü cengte çift kılıç kullanıyor. “Du şemşir” (İki kılıçlı) lâkâbı da oradan geliyor.

Mübarek defn olunduğu mahalde şehit düşüyor. Kabil halkı onu unutmuyor, hatırasını yaşatıyor.

Kurban Bayramı öncesinde dolaştığımız yorgun şehirde görüyoruz ki hayat şartları oldukça zor. Bayram gelse de biraz olsun evimize et girsin diyen milyonlarca insan var.

Camiler medreseler güzel de bir de şu yabancı güçler olmasa diye içimizden geçiriyoruz. Bir dönem İngilizler bir dönem Ruslar bir dönem de Amerikallılar hiç rahat bırakmamış Afgan halkını.

YOL UZUN ERKEN KALKMAK LAZIM

Afganistan'daki ikinci günümüzde istikamet Mezar-ı Şerif. Sabah 04:00'da kalkıyoruz. Mihmandarımız Mustafa Mahdum “Yolumuz hem uzun hem de çetin, erken kalkmazsak hele bir de Saleng geçidi kapanırsa bir günde bile varamayız” diyor. Eee biz de söz dinliyoruz tabii.

Yol üzerinde Karabağ'daki üzüm bağlarında gün doğumunu yakalıyoruz. O nefis üzümlerden tam yedi kilo alıyoruz, o kadar lezzetli ki yedikçe yiyesi geliyor insanın…

Sarp dağların ardından, o meşhur Saleng geçidine geliyoruz. 72 saatlik yolu 10 saate düşürüyor. O koca dağlar nasıl delinmiş de yollar yapılmış, pes doğrusu…

Pek asfalt yol yok kar yağdığında yola serpilen tuzlar yolu bozuyor. E tuzlamasan bu sefer de yollar kapanacak. Anlayacağınız yolların bozukluğunun sebebi bu. Yine de 10 saatlik yolculuktan evladır.

Taksi şoförleri yolları ezberlemiş artık. İki şeritlik yolda üç arabanın gittiğini gördüm. Önce şaşırdım sonra da alıştım!..

Bir kaç yerde mola verip yemek yedik. Efendim sabah kahvaltısında da et yenir mi diye sormayın. Burada restoranlarda öyle peynir zeytin bulamazssınız ama hani Allah var etleri de lezzetli. Yedikçe yiyesi geliyor insanın :))))) Ne etmiş be kardeşim, “Kahvaltıda mı” dedik ama bir yedik,,,,,  …aman Allahım bu ne lezzet. O günden sonra bir hafta boyunca kahvaltımız et yahnisi oldu…

Yemeğimizi yedikten sonra sarp dağların ardından yine koyuluyoruz yollara.

Ve nihayet Mezarı Şerif'teyiz…

BU NE GÜZELLİK ALLAH'IM!.. (MEZARI ŞERİF)

Mezar-ı Şerif Afganistan'ın dördüncü büyük şehri ve Belh ilinin de yönetim merkezi. Binbir türlü badireler atlatan ülke, değerlerine sahip çıkmaktan asla vazgeçmemiş. Eller hep duada, alınlar secdede. Çocuklar henüz çok erken yaşta hatmediyor Kur-an'ı Kerim'i. Öyle güzel okuyorlar ki gözünüzü kapatsanız kendinizi Mekke'de, Kabe'de hissedersiniz…

Hazreti Ali efendimizin makamı olarak kabul edilen Mezar-ı Şerif, diğer ismiyle Hazreti Ali Camii şehrin bel kemiği. Her gün binlerce insanın akın akın ziyarete geldiği bir nokta. Şehir ismini de buradan almış zaten.

Mavi çinili camii, türbesi, daha sonra ilave edilen kütüphanesi ve müzesi ile göz kamaştırıyor.

İşgal altında yıpranan şehir halkı büyük ölçüde tarımla uğraşıyor. Şehir, Afgan ekonomisinin can damarı. Öteki Afgan şehirleriyle de bağlantı yolu bulunduğu için transit nokta olarak kabul ediliyor.

Bir günlük Mezarı Şerif ziyaretinin ardından sabahın erken saatlerinde yine koyuluyoruz yollara. İstikamet Sibirgan.

SÖYLEMESİ KOLAY YAŞAMASI ZOR!

Hindikuş dağlarının ardında Afganistan'ın kuzeyindeki Şıbırgan eyaletine ulaşıyoruz. Ziyaret edeceğimiz yer Şıbırgan'a yaklaşık 15 kilometre uzaklıktaki Kızılayak köyü.

Rusların yaptığı zulmü hala üzerinden atamamış Afgan halkı. Kimi yerlerde mücahidlerin vurduğu tanklar duruyor. Arabayla giderken nereye baksak çalışan insanlar var. Kimisi hayvan otlatıyor kimisi tarlada çalışıyor. Boş durmak ayıp kabul ediliyor. Bu kadar çalışma karşılığı ellerine büyük para geçmese de şükürlerini eksik etmiyorlar. İki kişi birbirini yolda görse yine şükür duası yapıyor. Her işe besmeleyle başlıyorlar.

Nihayet Kızılayak köyüne geldik. Efendim iyi ki de geldik. Köydeki insanların ihtiyaç duyduğu o kadar çok şey var ki. Gıda, kıyafet, kitap…

Köyde hayat normal standartların çok altında. Halkın büyük bir kısmı işsiz ve yoksul. Bayramdan bayrama gördükleri et de onları sadece bir kaç hafta idare ediyor. Hani sefalet görmüştük ama buradakinin yanında inanın o gördüklerimiz zengin kalıyor.

Çocuklar ah o çocuklar, onlarsız bayram olmaz tabii ki, getirdiğimiz şekerlerden ikram ediyoruz, aman Allah'ım tüm çocuklar yanımızda hepsi bir ağızdan teşekkür ediyor.

Şıbırgan'daki Kızılayak köyünde, Halife Kızılayak'ın yaşadığı ve misafirlerini ağırladığı evde kaldık. Burası 24 saat askerler tarafından korunuyor.

Şimdiki Halife  Hacı Abdülkerim Mahdum'un güvenliği için nöbet tutuyorlar. Cumhurbaşkanlığı tarafından 5 asker resmi olarak  görev yapıyor. Gerek görüldüğünde ilçe merkezden de iç güvenlik polisleri geliyor. Bayram olduğu için asker sayısı da epey fazlaydı. Yol girişlerinde ve çıkışlarında denetimler artırılıyor.

ŞÜKÜR KAVUŞTURANA

Nihayet bayrama kavuşuyoruz. Mustafa ağabeyin bizim için diktirdiği bayramlıklarımızı giyiyoruz. Aman Allah'ım bu ne rahatlık!.. İnsan içinde kayboluyor resmen. Bayramın verdiği mutlulukla biz de şenleniyoruz ve çıkıyoruz sokaklara…

Bir sevinç ve güzellik kaplıyor Şıbırgan'ı. Bayram namazından önce Halife Hacı Abdülkerim Mahdum tebrikleri kabul ediyor. Namazın ardından Bismillah deniyor ve kurban kesimleri başlıyor.

İhlas Vakfı'nın seferberliğinde kesilen yüzlerce kurban ihtiyaç sahiplerine verilirken eller dua için kalkıyor. Vesile olanlar için ardı ardına binlerce dua…

Çevre köylerden gelen yüzlerce yoksul İhlas Vakfı'nın 2005 yılından bu yana aksatmadan düzenlediği kurban organizasyonundan istifade ediyor. 185 büyükbaş hayvanın kesildiği bu büyük organizasyonda Peştun, Türkmen, Özbek, Tacik, Arap farkı gözetmeksizin hizmet veriliyor. 35 kasap ve 50 hizmetli görev yapıyor. Geçmişin izlerini hala taşıyan ülkede bir nebze de olsa onları mutlu etmek için yoğun bir çaba harcanıyor. Yüzlerce kurban İhlas Vakfı'nın vefalı çalışmasıyla ihtiyaç sahiplerine dağıtılıyor. Poşet poşet, çuval çuval… Bir Afgan teyze sesli bir şekilde dua ediyor; “Allah büyük, Allah büyük, Allah büyük… Razı olsun sizden bu işlere vesile olanlardan…  samimi yüzlerce dua… Yüzlerde bir mutluluk, kalplerde heyecan…

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Sonraki Haber Yükleniyor...