Tgrt Haber
20 Eylül 2021 09:59

Türkiye, gıda enziminin “üretim üssü” olacak

Ülkemiz her yıl gıdada tüketilen endüstriyel enzim için 40 milyon dolar ithalat gerçekleştiriyor. Geçen yıl faaliyetine başlayan LIVZYM Biyoteknoloji, bu ithalatı ikame ederken, gerçekleştirmeyi hedeflediği ihracatla da Türkiye’yi bölgenin üretim üssü yapmaya hazırlanıyor.

Türkiye, gıda enziminin “üretim üssü” olacak
türkiye,,enzim,

Covid-19 salgınıyla birlikte gıda ve tarımın geleceği de kritik bir önem düzeyine taşındı. Çok değil, sadece 30 yıl içinde, dünya nüfusunun 10 milyarı aşması bekleniyor. Bu nüfusu beslemek için ise gıda üretiminin en az yüzde 50 artırılması şart. Öte yandan Birleşmiş Milletler raporları, kuraklık ve iklim krizi nedeni ile üretimin bırakın artmayı her geçen gün azaldığını ortaya koyuyor. Peki insanlık bu tehdit karşısında ne tür çözümlere yönelecek?

Sadece tarım endüstrisi değil, onlarca farklı sektör bu sorunun peşinde. Yanıt arayan alanlardan biri de biyoteknoloji. Bu alanda Türkiye’de faaliyetlerini sürdüren öncü kuruluşlardan LIVZYM Biyoteknoloji’nin Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü Dr. Serdar Uysal, “Biyoteknoloji, birçok sektörü kapsamasının yanı sıra, gıda endüstrisinin de geleceğini şekillendiriyor. Çeşitli sektörlerde teknolojik ara ürün olarak kullanılan enzimler, gıdanın sürdürülebilirliği için de önemli bir çözüm olmaya aday. Bu alanda önemini arttıran endüstriyel enzimleri önümüzdeki dönem daha fazla konuşmaya başlayacağız” diyor ve ekliyor: “dünya nüfusunun; yiyecek, su ve enerji ihtiyacı her geçen gün daha da artıyor. Dolayısıyla insanlık olarak en büyük önceliği, bu ihtiyaçların karşılanmasını sağlayacak teknoloji ve yaklaşımlara vermemiz gerektiğine inanıyorum.”   

Yerli üretim dışa bağımlılığı azaltacak
Türkiye her yıl 20 bin tona yaklaşan miktarda enzim tüketiyor. Bunun yüzde 25’ini ise gıda enzimi oluşturuyor. Öyle ki ülkemizde her yıl gıda enzim ithalatı için ayrılan bütçe 40 milyon dolar seviyesinde. İşte bu nedenle, 2014 yılında kuruluş çalışmaları başlayan ve geçen yılın Haziran ayında üretime geçen LIVZYM’in de üretim stratejisi olarak gıdaya öncelik verdiğini açıklayan Uysal, “Şu anki kapasitemizle yıllık ortalama 5 bin ton üretime imza atacağız. Bu da Türkiye’nin gıdada enzim ihtiyacının önemli bir kısmını yerli üretimle karşılayabileceğimiz anlamına geliyor” diyor.

Yakın zamanda bu kapasitenin artırılacağına da vurgu yapan Uysal, sözlerini şöyle sürdürüyor: “Türkiye’de gıda sektöründe kullanılan enzimin büyük bir kısmının üretimi için yola çıkan tesisle birlikte, ülkemiz ithalatını önemli ölçüde ikame etmeyi başarırken, bu alanda Türkiye’yi ihracatçı ülkeler arasında konumlandıracağız. LIVZYM’in bugüne kadar aldığı yatırım 10 milyon doların üzerinde. Bu önemli yatırımla Türkiye’nin enzimde dışa bağımlılığına son vermeyi hedefliyoruz. Ayrıca Afrika’dan Rusya ve Orta Doğu’ya uzanan geniş coğrafyanın da ilk ve tek endüstriyel enzim üretim tesisi olarak bu alandaki gelişmelere de imza atmayı planlıyoruz. Türkiye çok da uzak olmayan bir zamanda, endüstriyel enzim üretim üssüne dönüşebilir.”

Karbon salınımını azaltıyor, su ve enerji tasarrufu sağlıyor  
Enzimlerin en önemli faydalarının arasında gıda ve tarım alanında sunduğu çözümlerle, dünyanın sürdürülebilirliğine katkı sunması geliyor. Çünkü enzim, kullanıldığı tüm sektörlerde üretim hızını ve verimini artırıyor, temiz su kaynaklarının korunmasını sağlıyor. OECD ve AB’nin çeşitli araştırmalarına göre kimyasallar yerine biyoteknolojik ürünlerin kullanımı sayesinde kimya endüstrisi, plastik, gıda ve yem, tekstil, kağıt hamuru ve kağıt, madencilik ve metalurji, enerji sektörlerinde daha az su ve enerji kullanılarak değer zincirinde önemli oranda verimlilik artırılabiliyor.  “Daha önceleri bu iş için kullanılan kimyasal katalizörlerin yerini aldığı için, karbon salınımını azaltıyor, su ve enerji tasarrufu sağlıyor. Sıfır atıkla üretimi mümkün kıldığı için hem çevreyi hem de insan sağlığını koruyor” diyen Uysal, “Enzimin yoğun kullanıldığı gıda sektöründe, örneğin unlu mamullerin üretim süreçlerinde verimlilik artırılırken, aynı ürünlerin tadında, dokusunda ve görünümünde iyileşme elde ediliyor. Daha az kimyasal ve daha az şeker kullanımı ile daha sağlıklı ürünler elde edilirken, raf ömrünün uzamasıyla atıklar azaltılarak sürdürülebilirliğe katkı sağlanıyor.”

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Sonraki Haber Yükleniyor...