Tgrt Haber
27 Ocak 2014 07:10

Arınç, 'Hükümetimizi yıpratmaya çalışan bir merkez var'

Arınç, 'AK Parti hükümetini, Başbakanımızı yıpratmaya çalışan bir merkez var. Bunlar teşhis edildi, tespit edildi' dedi.

Arınç, 'Hükümetimizi yıpratmaya çalışan bir merkez var'
Başbakan yardımcısı, bülent arınç, başbakanımızı yıpratmaya çalışan bir merkez var, hükümetimizi yıpratmaya çalışan bir merkez var,

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, ''Bugün AK Parti hükümetini, Başbakanımızı yıpratmaya çalışan bir merkez var. Bu merkezin yargısında da medyasında da başka yerlerinde de bir üst akıl tarafından işleri planlayan ve tek bir amaca yönelik, planlı hareket içerisinde bulunan insanlar var. Bunlar teşhis edildi, tespit edildi'' dedi. Arınç, Merinos Atatürk Kongre ve Kültür Merkezi'nde düzenlenen AK Parti'nin Bursa ilçe belediye başkan adayları tanıtım toplantısında konuşma yaptı. ''Benim Başbakanım, her seçimden önce iddia ediyor ve diyor ki, 'İkinci parti olursam siyaseti bırakırım'' diyen Arınç, şunları kaydetti:  
''Böyle diyen bir adamın karşısında Kılıçdaroğlu, 'Ben yüzde 30'dan aşağısını', Bahçeli, 'Ben yüzde 20'den aşağısını kabul etmiyorum' diyemedi bugüne kadar. Yeri geldi CHP'ye bir sözüm daha var. Varlığını devam ettirebilmesi için bu seçimlerde kimleri aday gösteriyor? İstanbul'da Sarıgül'ü. Başbakanımız söyledi: 'Sarıgül, Baykal döneminde partiden ihraç edilmiş bir insan. Büyük yolsuzluklar yaptığı iddiasıyla' Kılıçdaroğlu da 'Ben bu yolsuzluklara karşıyım' diye meşhur olma sevdasında. Bir fotoğraf çektirmiş odasında dosya dosya dosyalar var. 'Yolsuzluk dosyaları' diye üzerine yazmış. En kalın dosyaların üzerinde de Mustafa Sarıgül yazıyor. Söylemek istediğim şu: Sarıgül'ün şahsına birşey söylemiyorum. Ama Sarıgül'ü partiden oy birliğiyle atanlara birşey söylemek istiyorum. Nasıl böyle bir karar verdiniz ki bu kişiyi büyük bir nümayişle aday yaptınız? O zaman söyledikleriniz yalan mıydı? Yani hiçbir yolsuzluğu yoktu adamcağızın da sırf atmak için partiden kalın kalın dosyaların üzerine ismini mi yazdınız? Yoksa herşey vardı da İstanbul'da, başka türlü kazanmayız diyerek dün söylediklerinizi inkar mı ediyorsunuz.''  ''Bugün AK Parti hükümetini, Başbakanımızı yıpratmaya çalışan bir merkez var. Bu merkezin yargısında da medyasında da başka yerlerinde de bir üst akıl tarafından işleri planlayan ve tek bir amaca yönelik, planlı hareket içerisinde bulunan insanlar var. Bunlar teşhis edildi, tespit edildi'' ifadesini kullanan Arınç, sözlerini şöyle sürdürdü:  ''Herkes sadece anayasada belirlenen görevlerini yapabilir. Her memurun kafasından farklı partiler geçebilir. Siyasi düşünceleri farklı olabilir. Ama yaptığı işe bunu aksettirmemesi lazım. Yapılan iş kamu görevidir. 76 milyon insanı ilgilendiren görevlerde particilik yapamazsın, partizanlık yapamazsın, hele hele hükümet düşmanlığı hiç yapamazsın. Bunlar ortaya çıktılar. Hükümet tedbirini aldı, almaya da devam edecek. Tek gayeleri var, hükümeti yıkmak. Bizim de tek amacımız var, hükümeti yıktırmamak, ayakta tutmak ve bu oyunu bozmak. Sadece AK Parti değil bütün Türkiye bu oyunu anladı. Hükümetin yıkılmaması, yıpranmaması, itibar kaybetmemesi için el ele verdi ve hamdolsun hepimiz, 76 milyon büyük bir ekseriyetle hükümetimizin yanında, Başbakanımızın yanında AK Parti'nin yanında bu oyunu bozmak için söz verdi.'' İstikrarın bozulmaması, halkın merak ve endişe içinde olmaması gerektiğini dile getiren Arınç, "Çünkü Türkiye, geçmişte siyasi istikrarsızlıklar sebebiyle çok şeyini kaybetti. Bugün tekrar onlar kaybolsun diye uğraşanlar var. 'Ben bu hükümet döneminde servetime servet kattım, 10 misli daha çok para elde ettim, kar ettim ama şu hükümet yıkılsın da servetimin yarısı gitsin' diyenler varsa bizim mücadelemiz, elbette bu hükümeti yıkmak isteyenlere karşıdır" diye konuştu.
Hükümetin, Başbakan'ın ve AK Parti'nin yanında olduğunu dile getiren Arınç, şöyle devam etti: "Çünkü bu hükümet varsa Türkiye'de her güzelliğin sigortasıdır. 11 sene evvel neyin çilesini çekiyorduk? 11 yıldan beri neyin mutluluğunu yaşıyoruz? Bu hükümet varsa o cemaat da, o cemaatlar da var olacaktır. Bu hükümet olmazsa o cemaat da, bütün cemaatlar da yok olacaktır. Cemaatlara eskiden 'irtica yuvası' derlerdi. Şimdi AK Parti'yle bir mücadele olduğu için dünün CHP'lileri bile bugün başka yerde saf tutmaya başladılar. Bunda da bir Allah'ın hikmeti var tabii."  
Arınç, Türkiye'de bir cemaatin değil onlarca cemaatin olduğunu belirterek, şunları kaydetti: "11 yıldan beri büyük bir huzur içindeyiz. Çok güzel çalışıyoruz, çok güzel hizmetler peşindeyiz, hiçbir ayrımcılığa tabii tutulmuyoruz. 'Kursumuz, evimiz, lojmanımız basılacak' endişesi içinde değiliz. Geçmişte böyleydi. 'Siz geldiniz her şey serbest oldu' diyorlar. Her şeyin garantisi biziz. O cemaatlar beni çok iyi bilir. Ben onları çok iyi biliyorum. Bursa'dan bu cümleme dikkat etsinler, biz varsak siz de varsınız. Biz yoksak siz de yoksunuz. Çözüm sürecinin teminatı biziz. Biz yoksak çözüm süreci de yok. Biz yoksak cenazeler gelmeye devam eder. Biz yoksak karakollar basılmaya devam eder. Biz yoksak ülkenin insanları, birbirine düşmanlıklarını arttırır. Biz varız ki, Diyarbakır'da da Hakkari'de de Batman'da da sabah 3'lere kadar insanlar, başı dik, alnı açık geziyor. İsmini saydığım illerde de başkalarında da seçimi kazanacak noktadayız. Hayal söylemiyorum. Tek şunu istiyorum, belki de Bursa'nın başarısı, zaferinden önce Batman'ın, Diyarbakır'ın haberini alırsak şaşmayın. Her yerde kazanacağız inşallah." "Biz gidersek Necdet Sezer'in elindeki anayasa kitapçığını fırlatmasından, bir hükümetin düştüğü gibi, ekonominin tepetaklak olduğu gibi, doların 600'den bir milyon 600'e çıktığı günlere döneriz" diyen Arınç, sözlerini şöyle sürdürdü: "Ekonomi çöker, maaş ödeyemezler, çiftçiye destek veremezler, yüksek hızlı trenden vazgeçerler, yapamazlar. Biz yapıyoruz bunları. Bunu lütfen aklınızdan çıkarmayın, bu insanlar mı yüksek hızlı tren yapacak? Bu insanlar mı İzmir-İstanbul Otoyolu'nu yapacak? Bu insanlar mı senede 11 katrilyon çiftçi kesimine destek verecek? Bu insanlar mı Türkiye'nin başını dik tutacak? Sosyal Güvenlik Kurumu'nda hepinizin tedavi olması için, istediğiniz hastanede sağlık muayenesinden geçmeniz için 70 katrilyon lira veriyoruz. Hazineden bunlar mı verecek? 70 kuruş veremezler. Her şey tersine döner. Bu kadar açık söylüyorum, para, üretim, ihracat, hamle, yatırım, kalkınma olmaz. İnsanlar birbirine düşer." Arınç, cemaatların güzel insanlardan oluştuğunu, hiçbiriyle bir sıkıntılarının olmadığını ifade ederek, şunları kaydetti: "Eğitim, sağlık hizmetleri fevkalade önemlidir. Kardeşlik hukuku, inanç, ahlak sistemi fevkalade önemlidir. Ne başımızdakilerden ne cemaatimizin güzel insanlarıyla... Hangi cemaat olursa olsun hepsini biliyorum, hepsiyle dostum. Ben sadece onların duasını talep eden bir insanım, hiçbir maddi hesabım yok. Milyonlarca insanla bizim bir kavgamız yok. Başbakanımızın içi yanıyor da onun için bazı şeyleri yüksek perdeden söylüyor, siz onun bildiklerini bilseydiniz daha kötü şeyler söylerdiniz. Şuna emin olun, şu onbinlerle, yüzbinlerle, milyonlarla, Moğolistan'daki okuldaki öğretmenlerle, Yakutistan'daki öğretmenlerle, onların öğrencileriyle hiçbir meselemiz yok. Hepsi kardeşimiz, hepsi gönlümüzde, hepsi başımızın üstünde. Onların başarısına dua eder, onlardan başarımız için dua bekleriz ama şunu biliyorum ben, bu taraflardan görünüp de belli siyasi hesaplarla ve alçakça bu hükümeti yıkmak isteyenler var. Bize dua etsinler, onların hakkından gelelim de Türkiye rahatlasın. Her şey ortaya çıktı, tedbirler alındı, hiç telaşınız olmasın." Türkiye'nin başka yerlerine de gönderilebileceğini söyleyen Arınç, "Orada bana görev verilebilir, oralara da gitmem lazım. İl başkanlarına söyledim, her fırsatta geleceğim, her fırsatta ilçelerimize gideceğiz, hizmetlerimizi anlatacağız, yaptıklarımızı göstereceğiz. Ama beni başka yerlere de gönderirlerse o zaman izinli olduğumu, görevli olduğumu bilesiniz" dedi. Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, güçlü bir takım, her maçın favorisi ve galibi olduklarını söyledi. "Biz, şu belediyeyi almak, bu belediyeyi almak amacında değiliz. Bu belediyelerde AK Parti'nin kazanması için çalışacağız" diyen Arınç, konuşmasını şöyle sürdürdü: "Düşmandan teslim almıyoruz bu belediyeleri. Rakiplerimizden alacağız. Kiminle? Halkımızla alacağız. Çalışacağız, halkımız bize inanacak, güvenecek, yaptıklarımıza, yapacaklarımıza bakacak, güveni devam ediyorsa bizi seçecek. Bizler halkımızın önüne güzel, fedakar insanlarla çıkıyoruz. İnşallah en güzel sonucu alacağız. Aday seçimi bize düşen bir görev değil. Biz sadece fikrimizi söyleriz. Seçenlerin işi zordur. Kötünün içinden iyisini seçmek çok kolay, iyinin içinden en iyisini çekmek de zordur. Dolayısıyla biz iyilerin içinden en iyi olanı, yani bize yakışan bazı özellikler vardır, inançlı ve ahlaklı olması, sözünü tutması, vatandaşlarla iyi ilişkiler kurması, yanlışlıkları, geçmişte defoları olmaması, sırtında ağır yükler olmaması, yüzünün aydınlık olması, herkese karşı başını dik tutabilecek olması elbette bizim kriterlerimizden bazılarıdır."  Türkiye'de, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığında kayıtlı siyasi parti sayısının 76 olduğunu, bunlardan 27'sinin seçime katılma hakkı bulunduğunu, diğerlerinin ise marjinal partiler olduğuna aktaran Arınç, şöyle devam etti: "30 kişi bir araya gelmiştir, bir zahmet etmişlerdir, küçük bir yeri de genel merkez olarak göstermişlerdir, adına parti demişlerdir. Aslında 'marti' onlar, böyle parti olmaz. Ama biz siyasi partiyiz.  Siyasette bazı hususları dikkate almamız gerekir. Neden yüzde 50 oy alıyoruz biz? Türkiye'nin partisi olduğumuz için. 76 milyon insan AK Parti'de ne ararsa bulabilir. 76 milyon insan kendisini çok rahat bir şekilde AK Parti'de temsil edebilir. Her zaman AK Parti içinde kendine imkan ve bir fırsat bulabilir. Biz etnik kimliğe dayalı siyaset yapmıyoruz. Onu yapan partilerin durumu ortada. Bir tanesi yüzde 10'luk barajı aşamayacağım diye bağımsız adaylarla seçime giriyor. Öbürü de yüzde 15'leri alırım hayali içinde. Bizi yüzde 15'ler, 20'ler, 30'lar kesmez. Biz yüzde 50'lerin üzerinde hedef koymuş bir partiyiz. Biz, Türkiye'nin Hakkari'sinden başlayarak Bursa'sına, Muğla'sından başlayarak Artvin'in Ardanuç'una, Şavşat'ına, Van'ın Başkalesi'nden İzmir'in Çeşme'sine, Seferihisarı'na kadar, Konya'dan Hatay'a oradan Iğdır'a 780 bin kilometre toprakta 76 milyon insanı kucaklıyoruz hamdolsun."
Arınç, böyle bir partiye sahip olduğu için Türkiye'nin onur duyduğunu, iftihar ettiğini, kendilerinin de iftihar ettiğini bildirdi. "Her aday adayı için şu söylenebilir, keşke şu olsa, keşke bu olsaydı. Biz aslında bunu istemiştik denebilir. Size göre o olabilir, ben farklı bir şekilde söyleyebilirim" ifadesini kullanan Arınç, şunları kaydetti: "Mesela Bursa'nın tüm adaylarını 'sen tespit et' deseler, bana bir liste verselerdi, ben kendime göre liste yapardım. Sizin herhangi birinize böyle bir imkan verilseydi, kendinize göre bir liste yapardınız. Bunlar birbirinden farklı olurdu. Ama herkesin doğrusu kendisine. Mutlak doğruyu Allah bilir. Biz eğer bir seçim yapacaksak bu konuyla ilgili bir heyet vardır, bu işi ona havale ederiz, deriz ki 'sana Allah kolaylık versin.' 'Doğru, yerinde karar ver, isabetli olsun. Olsun ki seçimi kazanalım.' Bundan sonrasına karışmayız. Onların da verdiği karar bizim kararımızdır. Başımızın üstünde taşır ve o arkadaşlarımızın kazanması için elimizden geleni yaparız. Bana bir arkadaş adaylığını koymak için randevu istedi verdim. Ben birçok adayımızın randevu talebini kabul etmedim. Bu konuları kendileriyle görüşmek istemedim. İnşallah kusura bakmamışlardır. Çünkü bana her gelen insan dışarıda nasıl algılanacak? Kendisi söylemese bile başka şöyle düşünebilir, 'gitti başbakan yardımcısıyla görüştü, garanti aldı, arkasını sıvazladı herhalde aday bu olacak' derler. Halbuki biz içeride başka bir şey konuştuk belki. Bana geldi dedi ki 'seninle aramızda geçmişte çok meseleler oldu. Sen beni sevmezsin biliyorum. Ama ben aday olmak istiyorum ve senin desteğini istiyorum.' Ben de ona dedim ki 'partide yaptıklarınla ilgili kanaatimi biliyorsun. Ben sana hiçbir zaman dua etmem ve seninle ilgili de hiç kimseye müspet bir şey söylemem. Ama sen aday olarak karşıma çıkarsan, partim seni aday yapmışsa, gelir seni tebrik ederim ve senin için çalışırım.' Bana düşen odur."
Başbakan Yardımcısı Arınç,  etnik kimliğe dayalı bir siyasi parti olmadıklarını, nereden gelmiş olursa olsun, Bursa'ya gelmiş herkesi Bursalı kardeşleri olarak kabul edeceklerini söyledi. En doğudan, en batıya, en kuzeyden, en güneye hepsinin başlarının üzerinde yeri olduğunu ifade eden Arınç, "Hepsinin siyaset yapma hakkı var. Arkadaşlar biz BDP değiliz, MHP de hiç değiliz. Türkiye kendisini AK Parti'de buluyorsa, biz herkesi kabul ettiğimiz için geliyor. Biz insan odaklı bir siyaset yapıyoruz" dedi.  
Arınç, "Benden olsun diyebilirsiniz. Ama yalnız benden olsun asla diyemezsiniz" şeklinde konuşup, şunları söyledi: "Bediüzzaman Hazretleri diyor ki 'bir insan benim mesleğim haktır' diyebilir. Ama 'hak yalnız benim mesleğimdir' diyemez. 'Ben doğrusunu biliyorum, benden başkası yanlış biliyor, ben iyiyim, benden başkası kötü, ben güzelim, başkası çirkin.' Hayır, inancımızın reddettiği budur. 'Ben iyiyim' diyebilirsiniz ama başkalarını baskı altına almak, yok saymak, bizim inancımızda yok. Çok şükür Bursa'daki adaylarımızla ilgili müspet bir kanaat var. İnşallah başaracaklar ve kazanacağız. Şunu da unutmayalım, kötülerle kazanmaktansa, iyilerle kaybetmek güzeldir. Rahmetli Erbakan hocaya da söylemiştim size de söylemekte fayda var, Halid Bin Velid'in bir savaşta uyguladığı sistem benim çok hoşuma gider. Günlerce süren bir muharebe. Savaşı seçim anlamında kullanmıyorum, onu özellikle söyleyeyim ama ilahi bir hikmeti olduğu için söylüyorum. Günlerce mücadele etmişler, asker bitap düşmüş, iki taraf da galibiyeti henüz alamamış. Halid Bin Velid, Hazreti Peygamber Efendimize der ki 'benim fikrim var. Ön safta çarpışanları arkaya alalım, arkada safta çarpışanları öne alalım. Allah, Allah nedir bunun hikmeti? Hikmeti şudur, öndekiler çok yoruldu, arkadakiler o kadar değil. Öndekiler daha fazla devam edemez. Onları alalım, arkadaki zinde askerler savaşmaya devam etsin.' İkincisi psikoloji. Önde savaşanların yeni olduğunu gördüğü zaman, karşıdakiler yeni takviye güçleri geldi zannederler. Bu onlar için moral bozukluğu olur. Üçüncü, dördüncü hikmet başka. Peygamberimiz de 'ya Halid ne güzel söyledin' der, bu taktiği uygularlar. Gerçi bunu hocaya söyledim 'hı' dedi ama Allah ona rahmet etsin." Bülent Arınç, siyasette 40. yılına girdiğini, görmediği bir şeyin kalmadığını, 11 yıl hariç geri kalan hepsinin muhalefet döneminde olduğunu söyledi. Partilerinin kapatıldığını, davalar açıldığını, başlarının dertten derde, beladan belaya uğradığını aktaran Arınç, "Ama hamdolsun düşe kalka hep dosdoğru gittik ve bugüne kadar yaptığımız her şeyin hesabını şerefle verdik, çizgiyi bozmadık. Çizgide sebat etmek, çizgiden ayrılmamak erdemliliktir. Karşımıza geçebilirsin, kazanabilirsin de ama kaybettiklerini bir hesaplasan, kar nerede, kazanç nerede? Göreceksin. Hepimize yer var AK Parti'de. Bugün belediyle başkanı adayı olamadığım diye üzülen, gözleri yaş bile doğan kardeşimizin 2015'te milletvekili olmayacağını kim temin edebilir?" diye konuştu.  Arınç, AK Parti hakkında birçok dedikodunun, iftiranın gelişi güzel yapıldığını, sistemli bir yıpratma kampanyasının olduğu günleri yaşadıklarını belirterek, şöyle dedi: "Kurulduğu günden bu yana AK Parti, bakanlarımız, Başbakanımız, hükümetimiz hakkında birtakım çevreler müthiş bir kötülük peşindeler. Yanlış iş yapıyorlar, tehlikeli iş yapıyorlar, ama görüyoruz ki onların bütün niyetleri bu hükümeti yıpratmaktır, seçime giderken tökezletmektir. Seçimde başarısız bir sonuç olursa AK Parti'yi tarih sahnesinden silmektir. Ama bugün bu varlığımız, bu kötülük yapanların ne kadar başarısız olduğunu ortaya koyuyor. Eğer bir başka parti veya başka bir hükümet hakkında böylesine dedikodular, iftiralar olsaydı bu salonda 20 kişiyi bulamazdınız. Ama binlerce insan bu dedikodu ve iftiraların hiçbirisine inanmamış. Bunu yapanların ne maksatla yaptığını çok iyi biliyor, hükümetine sahip çıkıyor, Başbakanına sahip çıkıyor. Hamdolsun ki Türkiye'ye sahip çıkıyor." Kendisinin AK Parti'nin kurucuları arasında yer aldığını, o günden bugüne partiyi yıkmak için herşeyin yapıldığını dile getiren Arınç, "Darbecilerin, cuntacıların hesapları oldu. Unutmayın, biz Recep Tayyip Erdoğan başkanımızla seçimlere giderken, seçimlere 2 ay kala yüksek yargı onun adaylığını iptal etti ve Tayyip bey milletvekili olamadı. Bu bir tökezletmeydi. 'Başı koparılmış bir siyasi parti bu seçimlerde başarılı olamaz, daha birinci seçimlerde yere kapaklanır' diye düşündüler. Ama Allah'ın takdirinden öteye gidiş yok. Biz yüzde 35 oy aldık. Ama parlamentodaki 7 parti parlamento dışında kaldı. Allah bize 365 milletvekili verdi. Yeter ki Allah istesin. Allah bir şeyi takdir etti mi onu güçle, silahla önleyemezsiniz. Bir ışık ki onu Allah yakmıştır, onu üflemekle söndüremezsiniz" diye konuştu. Başbakan Yardımcı Bülent Arınç  yerel yayın yapan televizyon programına katıldı. Partisinin Bursa ilçe belediye başkan adayları tanıtım toplantısına katılmak için Bursa’ya gelen Arınç, kentte yerel yayın yapan televizyon programında yaptığı konuşmada, AK Parti’nin bugüne kadar 17 Aralık'ta meydana gelen halen devam eden olumsuzluklara benzer menfi hareketlerle karşılaştığını söyledi. Geçen yıl haziran ayında yaşanan ve çevreye duyarlı bir hareket olarak başladığı zannedilen Gezi Olayları'nın etkileri ve eylemleri itibariyle hükümeti yıkmaya yönelik hareketler olduğunu belirten Arınç, şimdi de 17 Aralık'ta yolsuzluk, suistimal veya birtakım bakanların çocuklarının isimlerinin ortaya atılıverdiği bir operasyonla karşı karşıya olduklarını ifade etti. Arınç, Türkiye'nin hukuk devleti olduğunu ve her iddianın bir karşılığının bulunduğunu vurgulayarak, "Bugünlere kadar pek çok siyasetçinin ve hükümet üyesi insanın isimleri geçmiş olabilir. Bunlarla ilgili yargı süreci geçmiştir. Kimisi beraat etmiştir, kimisi mahkumiyet yemiştir" dedi. Türkiye’nin bu tarz olaylarla ilk defa karşılaşmadığına ve İngiltere, Danimarka veya ABD gibi dünyanın en medeni ülkelerinde de siyasetçilerle ilgili iddialar veya ithamların olduğuna işaret ederek, şunları kaydetti:
"Sonunda da bunlar siyasi polemik konusu yapılmadan yargı önünde hesaplaşılır. Ne kadar doğru, ne kadar yanlış olduğu ortaya çıkar. Ancak bu kez sadece iddia ve ithamlardan ibaret olmadı. Bizim hukuk sistemimizde soruşturmanın gizliliği esası olmasına rağmen her gün televizyon ekranlarının bir kısmında, gazetelerin bir kısmında sanki savcıyla iş birliği yapan veya başka kurumlardaki birtakım yandaş kişilerin organizesi olduğu çok açıksa sabit olan bir şekilde insanlar daha baştan suçlu ilan edildiler. Sadece onlar ve çocuklarıyla sınırlı kalmadı. Başbakanı, hükümeti ve AK Parti'de bürokrasi kesimdeki bazı kişileri ve bankalarda dahil olmak üzere itham ettiler. Anladık ki mesele sadece bir bakanın veya yakınının yolsuzluk yapması değil. Bundan yola çıkarak hükümetin yaklaşan mahalli seçimler ve onun ötesindeki cumhurbaşkanlığı seçimine giderken, bir taraftan çözüm süreci başarıya ulaşmak üzereyken bir taraftan Türkiye’nin güney sınırlarında yaşanan acı olayların neredeyse Türkiye’nin katkısıyla bir noktada söndürülmesi mümkün olacakken, bunların hepsini perişan edecek, geri çevirecek bir çalışmanın, çabanın varlığı ortaya çıktı." Tüm bu yaşananların özellikle bir cemaatle ilgili olduğunu belirten Arınç, o cemaatin söz sahibi olduğu kişilerine yönelik medyada birtakım suçlamalar veya yüksek dozda konuşmalar olduğunu aktardı. 17 Aralık'a gelmeden dershanelerle ilgili de bir olumsuzluk yaşandığını dile getiren Arınç, hükümetin eğitim sistemi içerisinde artık dershanelere ihtiyaç kalmadığını, bugünkü dershanelerin okula dönüşmesi gerektiğini söylediğini hatırlattı. Arınç, dershaneler meselesine çözüldü gözüyle bakarken, asıl meselenin dershaneler olmadığını, başka konulara sıçrayan kötü olaylarla karşılaştıklarını ifade ederek, konuşmasını şöyle sürdürdü: "İsmi geçen cemaat için söylüyorum. Türkiye'de pek çok cemaatler var çünkü. Onlarla ilgili olarak bizim kanaatimiz hep müspettir. Hem muhterem Fethullah Gülen Hocaefendi ile hem de eğitim hizmetlerinde, sosyal hizmetlerde bazıları sivil toplum kuruluşları olarak bazıları meslek kuruluşları olarak Türkiye için yaptıkları olumlu çalışmalarda hep kendileriyle birlikte olduk. Ancak kendilerini belki cemaat mensubu olarak gösteren, ama amaçları hükümetle savaş ilan etmek olan birileri bu ilişkileri bozacak noktaya getirdiler. Tabii sadece bakanlarla da sınırlı kalmadı. MİT'in birtakım operasyonlarına işi sıçrattılar. Başkaları hakkında 'Kasetler var, telefon dinlemeleri var' diyerek alenen tehdit etmeye başladılar. Hiç görevlerinden olmadığı halde birtakım savcılar boylarını aşacak düzeyde başka işler yapmaya başladılar. Bu arada kanun içerisinde yetkileri olmamasına rağmen HSYK’nın kendi açıklamaları gündeme oturdu." Türkiye'de dini ve hayır hizmetlerinde çalışan, toplumunun birleştirici unsurları haline gelen yurt içindeki ve yurt dışındaki eğitim hizmetleriyle çok faydalı çalışmalar yaptıklarına inandıkları kuruluşlarla hiçbir sorunlarının bulunmadığını dile getiren Arınç, şöyle devam etti:
"Bunların içerisinde siyasete talip olan veya siyasi bir amaçla bu hükümeti devirmeyi kafasından geçiren bir organizasyonla karşılaştığımızı düşünüyoruz. Hükümetimiz buna karşı tedbir almak zorunda. Çünkü bu hükümet sadece düşmesi veya yıpranması ile de kalmadı. Aynı zamanda Türkiye’nin içi ve dış itibarını bozacak bir noktaya geldi. Mali itibarımızı bozacak bir noktaya geldi. Türkiye'deki birtakım maddi şart neredeyse tersine dönecek noktaya geldi. Türkiye, dışarıda kamuoyunda sanki siyasi istikrarsızlığa gidiyormuş algısı meydana geldi. Hükümet hemen müdahale etti. Suç işlediği, görevlerini kötüye kullandığını tespit ettiği kamu görevlileri ile ilgili yer değiştirmeler ve atamalarla meşgul oldu. Bir kısımları hakkında idari soruşturmalar başlattı. MİT'i koruyacak önlemleri aldı ve Başbakanımıza, bakanlarımıza tüm AK Parti’ye uzanacak kötü propagandanın yollarını kesmek için önlemler aldı. Bence çok meşru, çünkü bu kendini koruma içgüdüsüdür. Yani hükümetin varlığını devam ettirmemiz gerekiyor. Bu da ancak yanlış yapanlarla, suç işleyenlerle mücadele ederek mümkündür." Kötüye giden olumsuzlukları önlediklerini ve dengelerin tekrar yerine oturmaya başladığını söyleyen Arınç, "Bütün dizginleri elimizde tutmaya, hükümetin varlığını ve gücünü sorgulatmadan 'Biz her şeye hakimiz' demeye hakkımız var. Buna aynı zamanda mecburuz. Hiç endişe edecek bir şey yok. Her şey kontrol altında ve hükümetimiz güçlü" dedi.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Sonraki Haber Yükleniyor...