Tgrt Haber
20 Ekim 2014 10:06

Başbakan'ın davetine gelmeyen Akiller kimler?

Bu isimler şöyle sıralandı: Lale Mansur, Baskın Oran, Murat Belge, Şemsi Bayraktar, Kürşat Bumin, Orhan Gencebay, Yücel Sayman.

Başbakan'ın davetine gelmeyen Akiller kimler?
Abdurrahman Dilipak, akil insanlar, Âkil İnsanlar Heyeti, ahmet davutoğlu,

Başbakan Yardımcıları Bülent Arınç ve Yalçın Akdoğan, Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker, İçişleri Bakanı Efkan Âlâ, Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz, Kültür ve Turizm Bakanı Ömer Çelik, Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, AK Parti Genel Başkan Yardımcıları Beşir Atalay ve Öznur Çalık, AK Parti Grup Başkan Vekili Mahir Ünal, Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarı Muhammed Dervişoğlu toplantıda hazır bulundu. 63 kişilik akil heyetten 7 kişi zirveye gelmedi. Bu isimler şöyle sıralandı: Lale Mansur, Baskın Oran, Murat Belge, Şemsi Bayraktar, Kürşat Bumin, Orhan Gencebay, Yücel Sayman.
Başbakan Ahmet Davutoğlu, demokratikleşme süreci başlatılırken oluşturulan ve Türkiye'yi şehir şehir dolaşıp atılması gereken adımlar konusunda rapor hazırlayan Âkil İnsanlar Heyeti'ni kabul etti. Dolmabahçe'deki Başbakanlık Çalışma Ofisi'nde 10 saat 15 dakika süren toplantıda Başbakan, gelinen süreci değerlendirdi. Heyette yer alan düşünürlere “Bu yeni aşamada sizlerle istişaremde sizler ne kadar isterseniz ben buradayım. 24 saat derseniz dururum, 'Uykusuz kalalım' derseniz kalalım. Sizlerin kanaatleri bizim için önemli” çağrısında bulunan Davutoğlu konuşmasında şu mesajları verdi:KİMSEYİ TATMİN ETMİYORUZ:  “Demokratikleşme ve çözüm süreci her halükarda devam edecek. Çözüm sürecini birilerini tatmin veya memnun etmek için yapmadık. Memnun etme gibi bir zorunluluğumuz yok. Memnun edeceğimiz tek şey kitlelerdir, doğusuyla, batısıyla, kuzeyiyle, güneyiyle bütün Türkiye'dir. Çözüm süreci konusundaki siyasi kararlılığımızda en ufak bir aksama yoktur. Çözüm süreci sadece bir tarafı ikna etmeye dayalı bir süreç değildir. Böyle bir ikna borcumuz da yok.

KAMU DÜZENİ SAĞLANIR:  Birileri 'Devlet operasyon yapmasın, devlet herhangi bir şekilde görünür olmasın. Ama biz şehrin kenarlarında çadır kurup insanları tek tek hesaba çekelim. Şantaj yapalım, sokakları kontrol altına alalım' derse o zaman niyet, çözüm süreci değildir. Bütün valilerimize talimatlar verildi, kamu düzeni sağlanacak.”

MİLLî, YERLİ, ÖZGÜN:  Bizim için çözüm süreci, tarihi ve stratejik bir projedir. Millîdir, yerlidir, özgündür. Çözüm süreci Türk hukuk sisteminin bir parçası ve yasama kudretiyle Bakanlar Kurulu'nu da bağlayan bir temel esas halini almıştır. Bunu başardığımızda Türkiye'nin ayağındaki prangaların nasıl boşalacağını biliyoruz. Bunu başardığımızda Türkiye üzerindeki oyunların bir daha nasıl hayata geçirilemeyeceğini biliyoruz.

PKK ÜLKE DIŞINA ÇIKMADI:  Çok az unsurun çekildiğini biliyorduk ama hiçbir zaman topuma deklere etmedik. Daha önce planlandığı gibi PKK'nın silahlı unsurlarının ülke dışına çıkması gerçekleşseydi farklı bir ortam oluşur, Bizim Kobani'ye, PYD'ye tutumumuz ve bakışımız farklı olurdu. Dışişleri bakanlığım döneminde PYD lideri Salih Müslim'le görüşülmesi konusunda bizzat talimat verdim. Müslim ilk defa muhatap alındı. “Suriye'deki demokratik muhalefetle işbirliği yapın” dedik. O dönemde bize verilen sözler tutulmadı.

BÜTÜN RİSKLERİ GÖZE ALDIK:  12 yıl içinde bu meseleyi çözüme kavuşturabilmek için her yöntemi denedik. 5 yıl önce imkansız gibi görünün bütün siyasi riskleri göze aldık. İmralı'yla görüşmelerden tutun da HDP heyetlerini yaptığı görüşmelere kadar şimdi herkes bir vicdani olarak sorsun. Hep dönüp, hükümetten ve devletten bir şeyler bekleyenler hangi tabuları nasıl yıktığımızı ve nasıl her türlü şeyi tartışarak demokratik ortamda bir netice elde etmeye çalıştığımızı görsünler.

TAM BİTECEK DERKEN:  Türkiye'deki çözüm süreci Suriye'deki Kobani meselesi yokken de vardı. Ondan önce başladı. O mesele çözülse de çözülmese de devam edecek. Selahattin Demirtaş ile 1 Ekim'de yol haritası konusunda her türlü müzakere ve görüşme yapıldı. Artık çözüm süreci yasal zeminiyle, bakanlar kurulu esasıyla, varılan mutabakatlarla büyük bir ivme kazanacak beklentisi içindeyken Kurban Bayramı'nın üçüncü günü 6-7 Ekim'de, 6-7 Eylül Olayları gibi talanın, baskının, yağmanın, şiddetin, gasbın ve cinayetin her türlüsü yaşandı. O zaman herkes samimiyet testinden geçiyor. Kütüphaneleri, müzeleri, 214 okulu yakmanın hangi barışçı yönü olabilir? Burada hepimizin hedefi görmesi lazım. Hedef sadece Türkiye Cumhuriyeti devleti değil, özellikle de sizlerle paylaşmak istiyorum hedef çözüm sürecinin bizzat kendisidir.

İKİ YOLUMUZ VAR: Önümüzde iki alternatif var. Ya barışçıl ve karşılıklı saygıya dayalı esaslarla bu toprakları birleştirici bir yol seçeceğiz, ki bizim tercihimiz budur. Ya da yayılmacı, sekter ve modern görünümlü ama aslında gayet arkaik, aşiretçi baas ideolojisiyle veya benzeri ideolojilerle, terör veya radikal grupların tesiri altında kalacağız. İşte tam da akil adamlar, akil insanlar heyetinin misyonu burada özel önem taşıyor.

KÜRTLERİN DEVLETİ TÜRKİYE:  Kürtlerin bir devleti yok. Kürtlerin bir devlet arayışı var. O zaman Kürtlerin devleti Türkiye Cumhuriyeti Devletidir. Bizim şehirlerimiz nevzuhur kimlikler üzerinde doğmadı. İstiklal Harbini, Mezopotamya, Kafkas, Balkan kavimlerinin çocukları omuz omuza, bir arada verdiler.

AKİT YAZARI

Dilipak fenalaştı

Başbakan Davutoğlu'nun Âkil İnsanlar Heyeti'yle yaptığı toplantı sırasında Doğu Anadolu Bölgesi Komisyonu üyesi Abdurrahman Dilipak fenalaştı. Tansiyonu yükselen Dilipak, toplantı devam ederken ambulansla hastaneye kaldırıldı. Hastanede kontrolleri yapılan Dilipak, durumu düzelince yeniden Başbakanlık Ofisi'ne geldi. 

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Sonraki Haber Yükleniyor...